Kıymetli Hocam;
Mailime vermiş olduğunuz cevapta, size belki de kızıp incineceğimi yazmışsınız. Efendim, Ben size nasıl incinebilirim ki?? Siz, Allah ve Resulünün emrettiği dışında bir söz söylemezsiniz ki..Mevlana der ya” Ahmak ağzıma helva tıksa hasta olurum, akıllı insan sövse şifa bulurum.” Ben de ancak sözlerinizden şifa buldum. Meğer kendini bir adam sanır hale gelmişim, şişmiş gafil nefsim, ruhuma eza eder olmuşta, haberim yokmuş.. Sözleriniz şişmiş balona dönmüş nefsime, bir iğne gibi dokununca, göz yaşlarımla, pişmanlığımla yanarak Rabbime öyle sığındım ki, ruhum ezadan kurtuldu, çok şükür. Bir söz işitmiştim, “Bir kimseyi yüzüne karşı methedip te, içindeki aslanın başını okşamayın.” Ne doğru bir söz. Yüze karşı yapılan bir övgü, eğer kalpte mercimek tanesi kadar bir kibir oluşturursa bu ne büyük felakettir. Resulullah Efendimiz, “Kalbinde mercimek tanesi kadar bir kibir taşıyan cehenneme girer.” demektedir. Kibrin de asıl sebebi, benlik, kendinde varlık görmektir. Yani, sahip olduğumuz her güzelliğin tek kaynağı Allah iken, bu güzellikleri kendimize mal etmek, sahiplenip böbürlenmektir. İşte yaptığımız bu. Emanetçileriz, sahiplik iddiasında bulunuyoruz. “Çok akıllıyım, güzel konuştum, yazılarım çok beğenildi veya sohbetlerimi herkes çok beğeniyor” vb. laflar ediyoruz.
Ey Gafil Nefs!! Sen nesin ki ? kendine bunlardan pay çıkarıyorsun. Sen ancak, güneşin ışığını yansıtan bir ay misalisin.Yoksa, ne bir ışığın var, ne de bir güzelliğin. Niçin fark etmiyorsun, ışığının ve güzelliğinin hakikatini??.Belki fark ediyorsun da, bunu itiraf etmek hiç işine gelmiyor. Ey Akıllı insan! Madem aklın sahibi sendin, niçin onu yitirip, akıl hastanelerine düştün? Hani o güzel ses, o etkili konuşma senden di, bir sabah kalktın ki dilinden bir kelime dahi çıkamaz olmuş.( Spiker Tuna Huş gibi) Şu an hiçliğimi tüm hücrelerimde hissediyorum. Çıkıp, bağırmak istiyorum. “Ben bir HİÇİM Allah’ım BİR HİİÇÇ!!! Sana Muhtacım, Yazan sensin, söyleyen sen, bilen sen, kılan sen, Ne verdinse O’dur Dahi Nemiz Var? ”
Birbirinden değerli gönül dostlarım; ne olur gelin Mevlana’nın dediği gibi Kargaya benzer nefsimize uymayalım, yoksa o bizi çöplüğe götürür. Onun oyunlarına gelmeyelim. Allah’ın yanında değerli olanlar bunu kibirle, kendini beğenmeyle kazanmış değiller, artık edep ve tevazuyla YOKLUK Hırkasını kuşanmak gerek…Yine Mevlana der ki “Varlık elde etmek için yokluk gerek. Mimar ev yapmak için boş arsa arar. Marangoz ahşap işi yapmak için ham tahta arar. Saka su satmak için susuz ev arar. Yokluğa dikkat et, onda çok hikmetler var.”
Kıymetli Hocam; ne nasipsizmişim ki 3 yıldır çağlayan bir pınarın yanındaymışım da, kibirli gönül testim başı dik durduğundan içine bu pınardan bir damla bile alamamış, sözleriniz bu başı dik duran testiyi eğdi, elhamdülillah.İnşallah, artık pınardan dolar da zamanı geldiğinde o da insanlara bir yudum su verecek hale gelir. Söylemek ırmak ise, sükut denizdir. Ya hayrı söyleyip ya da susmak gerek, ırmaklıktan geçip deniz olmak gerek…
Sizi çok seviyor ve o mübarek ellerinizden öpüyorum.Allah size sağlıklı, uzun ömürler versin, başımızdan eksik etmesin.Size, Çiğdem Hanıma ve tüm gönül dostlarıma en içten sevgi, saygı ve selamlarımı sunuyorum.
“GARİP”