Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Nermin Hanım’dan aldığımız sunum
Gönderen : Nermin
Tarih : 2/7/2010 4:07:01 PM


 


Saygıdeğer büyüğüm,


Hürmetle ellerinizden öperim. Bütün dostlara da sevgiler, selamlar.


GÖNÜL SOHBETLERİ CİLT II


Şaziye Anne


 


Cahit Sıtkı bir şiirinde “vuslatla sona erdi bu çile” der. Ne zaman Şaziye Anneyi düşünsem, aklıma bu mısra gelir, sıkıntı dolu, ıstırap ve çile dolu bir hayat ve sonunda ortaya çıkan muh­teşem bir insan örneği... Çilenin vuslata dönüşü... Melih Cevdet, “Önemli olan hayattaki olaylar değil, o olaylar karşısında insanın takındığı tavırdır” diyor. En güzel örneğini bu sözün, Şaziye Annenin kişiliğinde görüyoruz. Ah bir bilebilsek, öğrene­bilsek, yaşayabilsek günlük hayatımızda bu gerçeği, karşılaş­tığımız güçlüklerin, bizim için oldurucu, erdirici, yetiştirici birer egzersiz olduğunu... Olaylara bu açıdan baktığımız, bu açıdan çözüm için yaklaştığımızda, zaten yarı yarıya halledildiğini bir görebilsek... Genellikle günümüz insanları bir zorlukla, bir müş­külle karşılaştıklarında hemen paniğe kapılıyorlar. Bula bula be­ni mi buldu diyorlar. Ben ne yaptım da, böyle bir olayla karşı­laştım diyorlar. Bir gerilim bütün vücutlarını kaplıyor. Sinir sis­temleri alt üst oluyor. Sonradan mârifetmiş gibi, çağdaş bir bi­limsellik süsü ve havasıyla strese girdik diyorlar


….


 


Şaziye Anne, çok acı çekti. Istıraplar, çileler içinde kavruldu. Yandı ama tütmedi. Derdini kimselere söylemedi. Direndi. Yi­ğitçe, kahramanca direndi. Necip Fazıl’ın şiirindeki gibi,

          “Diyordun, üst üste geldikçe acı

          Bir azap isterim bundan da beter”
der gibiydi hali...

Gençliğinin en güzel yılları onun için “Yusuf’un kuyusu” oldu. Sabır, “hilesi olmayanın hilesi” der gibiydi. Huzura, mut­luluğa, güzelliğe ve vuslata giden yolun kapısının sabırdan geç­tiğini biliyordu. Ancak o kuyudan geçen Yusuf’lar Mısır’a sultan oluyorlardı. Şaziye Anne ve o yolda olanların sabrı, ekşi yüzlü, sıkıcı, usandırıcı, diş sıktırıcı bir sabır değildi. Onların sabrı, se­rin, ferahlatıcı bir şerbet gibiydi. “Bir çeşmeden akan su acı, tatlı olmaya” kavline ezelden gönül vermişlerdi. O’ndan gelen her şey iyiydi, güzeldi, asil ve yüceydi. Bizim iyiliğimiz içindi. Müba­rekti. Her halleriyle “sevmek, devam eden en güzel huyum” der gibiydiler.


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]