Saygıdeğer büyüğüm,
Hürmetle ellerinizden öperim. Bütün dostlara da sevgiler, selamlar.
GÖNÜL SOHBETLERİ CİLT II
Şaziye Anne
Cahit Sıtkı bir şiirinde “vuslatla sona erdi bu çile” der. Ne zaman Şaziye Anneyi düşünsem, aklıma bu mısra gelir, sıkıntı dolu, ıstırap ve çile dolu bir hayat ve sonunda ortaya çıkan muhteşem bir insan örneği... Çilenin vuslata dönüşü... Melih Cevdet, “Önemli olan hayattaki olaylar değil, o olaylar karşısında insanın takındığı tavırdır” diyor. En güzel örneğini bu sözün, Şaziye Annenin kişiliğinde görüyoruz. Ah bir bilebilsek, öğrenebilsek, yaşayabilsek günlük hayatımızda bu gerçeği, karşılaştığımız güçlüklerin, bizim için oldurucu, erdirici, yetiştirici birer egzersiz olduğunu... Olaylara bu açıdan baktığımız, bu açıdan çözüm için yaklaştığımızda, zaten yarı yarıya halledildiğini bir görebilsek... Genellikle günümüz insanları bir zorlukla, bir müşkülle karşılaştıklarında hemen paniğe kapılıyorlar. Bula bula beni mi buldu diyorlar. Ben ne yaptım da, böyle bir olayla karşılaştım diyorlar. Bir gerilim bütün vücutlarını kaplıyor. Sinir sistemleri alt üst oluyor. Sonradan mârifetmiş gibi, çağdaş bir bilimsellik süsü ve havasıyla strese girdik diyorlar
….
Şaziye Anne, çok acı çekti. Istıraplar, çileler içinde kavruldu. Yandı ama tütmedi. Derdini kimselere söylemedi. Direndi. Yiğitçe, kahramanca direndi. Necip Fazıl’ın şiirindeki gibi,
“Diyordun, üst üste geldikçe acı
Bir azap isterim bundan da beter” der gibiydi hali...
Gençliğinin en güzel yılları onun için “Yusuf’un kuyusu” oldu. Sabır, “hilesi olmayanın hilesi” der gibiydi. Huzura, mutluluğa, güzelliğe ve vuslata giden yolun kapısının sabırdan geçtiğini biliyordu. Ancak o kuyudan geçen Yusuf’lar Mısır’a sultan oluyorlardı. Şaziye Anne ve o yolda olanların sabrı, ekşi yüzlü, sıkıcı, usandırıcı, diş sıktırıcı bir sabır değildi. Onların sabrı, serin, ferahlatıcı bir şerbet gibiydi. “Bir çeşmeden akan su acı, tatlı olmaya” kavline ezelden gönül vermişlerdi. O’ndan gelen her şey iyiydi, güzeldi, asil ve yüceydi. Bizim iyiliğimiz içindi. Mübarekti. Her halleriyle “sevmek, devam eden en güzel huyum” der gibiydiler.