Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Nermin Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : Nermin
Tarih : 3/12/2010 6:09:58 AM


 


Gönül Sohbetleri - Cilt III                                                        Sabri Tandoğan


 


 


Dayanışma


Geçenlerde bir ziyaretçim geldi. Asabi bir ses tonuyla, size kırıldım dedi. Nedenini açıkladı. Siz dedi, TV’deki bir sohbeti­nizde, herkes kendine göre başkalarına yardım yapabilir dedi­niz. Çok öfkelendim. Ben emekli bir insanım. Çok zor şartlarda yaşıyorum. Nasıl başkalarına faydalı olabilirim? Mümkün mü? Ben ne Vehbi Koç, ne de Sakıp Sabancı’yım, dedi. Baktım söz­le olmayacak. Gelin dedim. Karşıda bir simitçi var. Oraya gide­lim. Gittik. Simit tablasının iki yanında iki çocuk, iştah dolu ba­kışlarla, gözlerini dikmişler, sanki kendilerinden geçmişlerdi. O öfkeli zata döndüm. Lütfen bir simit parası verir misiniz dedim. İstemeyerek eli cüzdanına gitti. Çıkarıp verdi. Simitçiden o pa­rayla aldığım simidi ikiye böldüm. Yarısını bir çocuğa, yarısını diğer çocuğa verdim. Çocuklar simidi görünce sevinçten çılgına döndüler. Havaya sıçradılar. Güldüler. Neşelendiler. Öylesine mutlu olmuşlardı ki... Yan gözle emekli zata baktım. İki damla gözyaşı, göz pınarlarından yanaklarına süzülüyordu. Birden el­lerini uzattı. Sabri Bey, çok teşekkür ederim, hayatımda hiç bu kadar mutlu olmamıştım, dedi. Bir simitle nasıl güzel sonuçlar alınmıştı. Ben de o gün çok mutlu oldum. Tatlı, sıcak bir he­yecan yaşadım. Demek ki dedim, insanları sevindirmek, hayır işlemek için ille Vehbi Koç, ya da Sakıp Sabancı olmaya gerek yoktu. Bir simit alacak paramız olmasa dahi, bir sıcak tebes­süm, içten gelen, yürekten kopan bir selâm, bir hatır sorma, sıkılmış, bunalmış, daralmış bir insana göstereceğimiz yakınlık da aynı şekilde sadaka hükmünde idi. İlle büyük şeyler peşinde koşmayı bıraksak da minicik, küçük yardımlarla birbirimize mâ­nen ve maddeten destek olabilsek... Yardımcı olabilsek... Ben, yerine göre, bir tebessümün bir insanı intihardan döndüre­bileceğine inanıyorum. Bazen omzumuza konan sımsıcak bir dost eli, bizi bedbinliğin, karamsarlığın uçurumlarından kurta­rabilir. Hepimiz, tek istisna olmadan hepimiz, içtenlikli bir sev­ginin, saygının, ilginin özlemi içinde değil miyiz? Gülten Akın, bir şiirinde şöyle der:

          
Bir büyük oyun kardeş yaşamak dediğin.

          Beni ya sevmeli, ya öldürmeli.


Hassas, ince ruhlu insanlar için sevilmemek, saygı görme­mek ölümle eşdeğerdedir. Sevgisiz büyüyen çocuklarda çeşitli kişilik bozuklukları görülmektedir. Sağlıklı bir ruh halinin görü­lebilmesi için sevmek ve sevilmek, ekmek ve su kadar lâzımdır. Gönül kapıları sevgi ile açılır, sevgisizlikle kapanır. Sait Faik, “her şey bir insanı sevmekle başlar” der. Önemli olan, o bir insanda başlayan sevgiyi, bütün kâinatı içine alacak kadar bü­yütüp genişletebilmektir. Hayatta her şeye bir ilk adımla baş­lanır. Onu diğerleri takip eder. Vehbi Koç’a sormuşlar, “bu kadar servete nasıl sahip oldunuz” demişler. Gülmüş, “çok basit” de­miş. “İlk bir lirayı kazanarak”. Önemli olan ilk adımı atmaktır. Arkasından öbürleri kolayca, hatta koşarak gelir. Her şey diğer şeylerle oluşan bir bütündür. Barajları dolduran, o minicik su damlalarıdır. En büyük dağlar bile atom zerreciklerinin bir araya gelmesiyle oluşur. Allah kimseye göstermesin, kanser hastalığı, bir tek hücredeki dejenerasyonla başlar, diğer hücrelere yayılır. Bünyeyi yer, bitirir. Her şey önce küçüktür. Ağacın, o dalları göklere yükselen dev ağacın başlangıcı, bir küçük tohumdur. Rahmetli Asaf Hâlet Çelebi “Koskoca bir ağaç görüyorum, ufacık bir tohumda” diyordu. O ne ağaç, o ne tohum. Her şey her şey için, her şey bir şey için vardır. Bir çivi bir naIı, bir nal bir atı, bir at bir orduyu kurtarır. Bir kum tanesini küçük görür, önem vermezseniz, o milyarlarca kumun bir araya gelmesiyle oluşan kum olayı olmadan inşaatınızı yürütemezsiniz. Her şeyin her şeyle ilgisi bilinirse, küçük şeylerin önemi daha çok anlaşılır. Hardal tanesi büyüklüğündeki insan belleği, beyinden koparı­lırsa karanlıklar içinde kalırız. Bir gram balın oluşumunda bin­lerce çiçeğin katkısı vardır. Günlerce aç kalan bir insan için bir dilim ekmek ve bir bardak su, ne büyük nimettir. Sibirya’da ölü­me mahkum bir sürgündü Dostoyevski. Uyuz bir köpekle, kana­dı kırılmış bir kartal yegâne dostlarıydı. Asıl görüş, küçük şeyin bütünde aldığı yeri görmektir. Bir kimse ne için yaratılmışsa, o şey insana sevdirilir, kolaylaştırılır. Mukayeseler ne kadar yan­lıştır. Eşyanın tabiatını bilmemekten doğan vahim bir hatadır. Bir şey yerini buldu mu, sonsuz değer kazanır. Güzellik, bir in­sanın ne yaptığında değil, onu nasıl yaptığındadır. Dünyanın her tarafından Japonya’daki elmas ustalarına iş gönderilir. İş­lenmesi aşırı hassasiyet, dikkat ve incelik isteyen bu işi, dün­yada en iyi Japon ustalar yapmaktadırlar. Sabır, dikkat ve itina bir Japon için insan olmanın en güzel vasıflarıdır. Zaten bu gü­zelliklerle bezenmeyeni pek adamdan saymazlar.


                                              11 03  2010


     Çok Kıymetli Büyüğüm;


 Bir birinden değerli yazılarınızdan bir bölümünü gönderirken; Bütün kainatın: Yüceler Yücesi  sevginizle dolmasını dilerim.


  Sonsuz sevgi ve en derin saygılarımla ellerinizden öpüyorum.


 


 


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]