İyi akşamlar Sabri amcacım;
Muhteşem bir hafta sonundan sonra güzel bir tren yolculuğuyla geldik İstanbul'a Allah'a çok şükür. İstanbul sizden ayrıldığımı anlamış gibi ağladı bugün hep sanki yağan yağmurla birlikte. Alper'le Fenerbahçe’deydik bugün. Konferansı, yemeği, sohbetleri anlattım ona; çok güzel sohbet ettik o güzel deniz manzarası, hafif hafif yağan yağmur ve rengarenk çiçekler eşliğinde.
Sizi çok özlemişim Sabri amca. Aklıma gelmediğiniz bir gün dahi yok ama insan sevdiğini özlüyor işte. Konferansınıza geldiğimde siz yine her zamanki zerafetiniz, inceliğiniz ve o güzel nurlu yüzünüzle konferans salonundan içeri girdiğiniz anda yine her zamanki gibi o salonun manevi havası değişiverdi. Sanki bir ışık girdi içeriye, aydınlatıverdi herkesin gözlerini, gönlünü. Yine çok güzel bir konferans, çok güzel bir yemek eşliğinde çok güzel bir sohbet geçirdik sayenizde. Allah sizden razı olsun Sabri amca. Ama yine ben yanınıza gelemedim ne yazıkki! Konferansın sonunda yanınıza gelip oturayım dedim ama fotoğraf çektiriyordu herkes sizinle, kalkmak durumunda kaldım. Uzaktan hep seyrettim sizi; nasıl tatlıydınız, nasıl mutluydunuz sevdiklerinizle bir arada; nasıl tatlı tatlı kahkaha atıyordunuz, nasıl içten gülüyordunuz; o kadar mutluydunuz ki. Dilinizden çıkan her kelimeyi dinlemeye, anlamaya çalıştım. Bilmiyorum ne kadar anladım. Allah anlamayı, anladıklarını uygulamayı nasip etsin.
Beni en fazla etkileyen ve gözlerimi dolduran anlattığınız, Hz.Ömer'e "kimin imanına sahip olmak istersiniz" sorusuna verdiği yanıt olan "Çöl kadını" sözü oldu. Çünkü onlar gece oturup, ellerini açıp gökyüzüne bakıp "Allah'ım sen nekadar büyüksün" dedikten sonra ağlarlarmış dediniz. Nasıl duygulandım kelimelere dökemiyorum hissettiklerimi o an. Bunu anlattığınızda nasıl ürperdim, gözlerim doluverdi. Sonra yıllar önce büfenin önünde sıra beklerken önünüzdeki o genç çocuğun büfeciye "bana iki kutu aspirin verir misin" dediği zaman sizin ses tonundan onun intihar edeceğini hissederek sırtını büyük bir şefkat ve sıcaklıkla sıvazlayıp "yavrum eşim bu binada çalışıyor, savcı; geçen gün aspirin almıştı, midesine dokundu, ülser olduğu için mide kanaması yapmış, çok rahatsızlandı, aman yavrum Allah esirgesin seni" demeniz ve sonra o çocuğun sizin sayenizde intihardan vazgeçmesi ve daha sonra elinde çiçekle çalıştığınız yere gelip size "sizin sayenizde yaşıyorum" diyerek ağlamaya başlaması ve sizin de ağlamanız... Bunu da ne zaman dinlesem sizden hep beni fazlasıyla duygulandırıp gözlerimi dolduruyor bu olay. Bu güzel sohbetiniz için; içimde hissettirdikleriniz için size çok teşekkür ederim Sabri amca.
Konferanstan çıkınca annemle yanımıza son derece aydınlık, güler yüzlü bir hanımefendi geldi ve bana İlknur Hanım diye hitap ederek elini uzattı, ben de uzattım; "ben Aynur Gülşen" diyerek kendisini tanıttı. Yanında da çok nezih, kibar bir beyefendi vardı, o da elini uzattı ve kendisini tanıttı; o da Sami Melih Bey'miş. İkisini de merak ediyordum ve tanımak istiyordum Sabri amca; birden yanıma gelip kendilerini tanıtınca ve bana "sizi tanımayı çok istiyorduk, merak ediyorduk" deyince şaşırdım ve mutlu oldum. Bana o kadar güzel şeyler söylediler ki; içimden Allah'ım ben gerçekten onların dediği gibi biri miyim diye düşündüm. Keşke öyle olabilsem dedim. Sonra da inşallah bir gün onların dediği gibi biri olabilirim ama bu güzel düşünceler onların kalplerinin güzelliğinden ve temizliğinden ileri geliyor diye düşündüm içimden. Güzel gören güzel düşünürmüş; siz hep öyle diyorsunuz; demek ne kadar güzel görüyorlar ki güzel düşünüyorlar. İnşallah ben de herşeyi ama herşeyi güzel görüp güzel düşünebilirim! Ama insanın nefsi bazen buna engel oluyor. Allah o anlarda hemen kendisine sığınabilmeyi nasip etsin inşallah herkese ve bana da. Gerçekten de ne güzel insan oradaki herkes; Allah hepsinden razı olsun.
Dönüşte bizi kendisini yeni tanıma imkanını bulduğum Ebru Hanım isminde çok tatlı bir insan tren garına kadar bıraktı; Allah razı olsun. Arabada Nermin teyze, Şengül Hanım ve annem vardı. Şengül Hanım da ne kadar güleryüzlü, güzel bir insan. Sanki bütün güzel insanlar seçilmiş ve hepsi yanınızda toplanmış. Gara gelince misafirhanede annem, ben, Nermin teyze ve Ebru hanım da bize katıldı, hep birlikte misafirhanenin en üst katında çok güzel bir sohbet eşliğinde çaylarımızı yudumladık. Ebru Hanım da ne kadar hassas, ince ruhlu bir insan. Allah herşeyi gönlüne göre versin inşallah. Tabii ki sohbet konumuz siz ve hayattı. Sizin isminizin geçtiği bir sohbette insanın gönlünün aydınlanmamasına imkan var mı; hepimiz oradan ayrılırken içimiz pozitiflikle, yüzümüz tatlı bir tebessümle, gönlümüz huzurla dolu olarak ayrıldık trenlerimize gitmek üzere. Allah bu sohbetleri yapan, yaptıran, buna vesile olan, bizleri biraraya getiren herkesten ama herkesten razı olsun. Herkese tek tek teşekkür ediyorum. Sizi çok ama seviyorum Sabri amca. Allah'a emanet olun canım Sabri amcacım...
Sevgi ve saygıların en içten geleniyle ellerinizden ve müsaade ederseniz yanaklarınızdan çok çok öpüyorum...