Her sabah olduğu gibi işine neşeyle başlamıştı, arkadaşına gülümseyerek "Günaydın" dedi.
Arkadaşı : "Merak ediyorum, nasıl her gün bu kadar neşeli olabiliyorsun? " diye sordu.
"Neden olmayayım? Dünyaya ağlamak için gelmedik." diye cevap verdi.
"İyi güzel de bu kadar sorun varken bunu nasıl başarıyorsun? "
"Bunun sırrını söyleyim mi?"
"Evet"
"İşe televizyon seyretmemekle başladım "
"Nasıl yani?"
"Günde kaç saatini televizyon başında geçiriyorsun?"
"Bilmem, işten gelir gelmez televizyonu açıyorum, yatıncaya kadar açık kalıyor."
"Yani 4-5 saat diyebilir miyiz ?"
"Aşağı yukarı "
"Türkiye'nin ortalaması da o kadar zaten. Günde 4 saatini televizyon başında geçiren bir insan kaç yılını televizyon başında geçiriyor biliyor musun?"
"Hayır bilmiyorum."
"Ortalama bir ömür yaşarsan 11 yılını"
"Bunu hiç düşünmemiştim."
"Bir de zamansızlıktan yakınırsın."
"İyi de insan yorgun argın eve geldiği zaman rahatlamak istiyor."
"Sen rahatladığını zannediyorsun aslında daha çok yoruluyorsun."
"Nasıl ?"
"Televizyonda gördüğün her türlü şiddet, cinselllik, ahlaksızlık dolu sahneler o an farkında olmasan da bilinçaltına yerleşiyor ve ertesi gün çok daha yorgun ve depresif olmana neden oluyor. Filmlerde, dizilerde, reklamlarda seyrettiğin zengin ve rahat yaşam modelleri şükretmek yerine tatminsizlik, hırs, maddi imkanlarının ötesinde harcama yapma isteğini artırıyor, bu da seni hem maddi, hem ruhen sıkıntıya sokuyor. Televizyondan gelen ışık çok önemli bir hormon olan melatonin salgılarını baskılayıp önemli sonuçlara yol açıyor. Birincisi, savunma düzeneğini ve bağışıklık sistemini zayıflatıp hastalıklara yol açıyor. İkincisi hücre yenilenmesi yavaşlıyor. Çünkü bu hormon bir antioksidan. Üçüncüsü melatoninin azalmasıyla uzun vadede kanser hücrelerine dönüşmesi için gereken ortam hazırlanıyor. Dördüncüsü de depresyona yol açıyor.İstersen daha fazlasını da sayabilirim."
"Bu kadar etkisi olduğunu bilmiyordum."
"Günde 4 saatini televizyonun başında Peygamber gibi bir insan geçirse ruh sağlığı bozulurdu"
"İyi de dünyadan nasıl haberimiz olacak, haberleri de mi seyretmeyeceğiz?"
"Sen televizyonda haber verildiğini mi zannediyorsun? Verilen haberler ya gerçeğin çok küçük bir kısmı ya da çarpıtılmış biçimi."
"Peki televizyon seyretmesem her şey düzelecek mi?"
"Herşey ilk adımla başlar. Sen de işe televizyonu kapatmakla başlayabilsin."
"Peki sonra?"
"Yapacağın tek şey, zamanını en güzel biçimde değerlendirmek."
"Peki sen ne öneriyorsun?"
"Zamanının büyük bir kısmını seni mutlu eden, ruhunu dinlendiren ve geliştiren güzeliklerle geçirirsen neden her insanın içinde saklı olan mutluluğu sen de açığa çıkarmayasın? Her şey zamanı nasıl değerlendirdiğinle ilgilidir. Güzellik tutkunu ol,güzel olan her şeyle ilgilen. Müziğin güzelini dinle, kitabın güzelini oku,insanın güzelini dost seç,sözün güzelini söyle. Zamanını güzelliklerle geçirirsen, sen de güzellikler içinde kalırsın."
"İyi doğru söylüyorsun da,sen değişsen bile sorunlar değişmeyecek ki ,yine aynı kalacak."
"Bırak dünyadaki sorunlar olduğu yerde kalsın.Onları düşünerek veya konuşarak değiştirebiliyor musun?Hayat hiç bir zaman cennet olmadı,hiç bir zaman da olmayacak.Önemli olan senin hayatı nasıl gördüğündür. Eğer beynini sadece güzellikler ve iyilikler üzerinde düşünmeye alıştırırsan bir süre sonra farkında olmadan hayatın içindeki güzellikleri çaba harcamadan görmeye başlarsın.Hem sorunlar, karamsar insanlara aşılması daha zor gelir.İyimser ve mutlu insanlar sorunların üstesinden çok daha rahat gelirler."
"Haklısın.Her şey dediğin gibi bir adımla başlıyor"
"Evet televizyonun üzerine 11 sene yazarak işe başlayabilirsin"
Gülüştüler.İşinin başına dönerken asılı takvimde büyük bir şirketin reklamını gördü:
"Mutluluk için bir adım at."
Sevgi ve saygılar
Sabah yıldızı