Sayın Murat Şimşek,
11.4.2010 tarihli mailinizi aldım.
Değerli yavrum, gelin kaynana arasındaki ihtilafların bir tek çözümü var. O da erkek, erkekliğini bilecek. Takım tutar gibi taraf tutmayacak. Genellikle olan şu: Daha baştan erkek ya annenin tarafını tutuyor yahut eşinin. Ben kırk dört yıl evli kaldım ve çağın en muhteşem evlilik hayatını yaşadım. Meseleyi şöyle çözdüm: Annemi de eşimi de yan yana getirdim. “Bakın,” dedim, “sizlerle bir hususu görüşmek istiyorum.” “Sevgili annem,” dedim, “sen bana Allah’ın bir emanetisin. Son nefese kadar sana sevgi, saygı, ilgi göstermekle mükellefim. Ama sevgili eşim,” dedim, “sen de bana Allah’ın bir emanetisin. Son nefese kadar sana sevgi, saygı ve ilgi göstermekle yükümlüyüm. Soruyorum size, Allah’ın iki emaneti arasında seçim olur mu, tercih olur mu, taraf tutma olur mu? Benim sizlerden ricam: Siz de son nefese kadar birbirinize sevgi, saygı ve ilgi göstermekle yükümlüsünüz. Eğer aksi olursa ben arada kalamam. Gelin kaynana münakaşalarına tahammül edemem. Ben aşırı hassas bir insanım. Çeker giderim Almanya’ya, orada işçi olarak çalışır, izimi kaybettiririm. Herkes davranışını ona göre ayarlasın. Kesinlikle en ufak bir münakaşaya bile tahammül edemem.” dedim ve iki taraf da beni kaybetmemek için olağanüstü bir çaba gösterdi. En ufak bir sızıltı, dırıltı olmadı. İki taraf da karşılıklı saygı, özen ve ihtimamla maçı götürdüler.
Durum böyle yavrum. Sakın en ufak bir şekilde taraf tutma. Annen de, eşin de iki muhterem insan, Allah’ın emaneti...
Eğer herşeye rağmen taraflardan biri bu ilahi anlaşmaya riayet etmezse, edepsizlik, çirkeflik yaparsa sen de tavrını takınır, ona karşı gardını alır, asla taviz vermeyeceğini, gereğini yapacağını söylersin.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan