Çok sevdiğim Büyüğüm, birkaç gün önce yaşadığım bir olayı paylaşmak istedim,
Müsaadenizle.
Sabah kalktığımda bir miktar ev işi vardı beni bekleyen. Onları yapmakla saat bir hayli gecikmişti. Biraz sitem ettim kendime, işleri çok mu ağır yapıyorum diye. Zira uymam gereken bir de ders çalışma programım vardı. Hayırlısı dedim, işi bitirdikten sonra, otobüse binmek üzere durağa doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım. Uzaktan otobüsümün durakta bekliyor olduğunu gördüm, koştuysam da yetişemedim. Hayırlısı. Bir müddet sonra ikinci bir otobüs geldi. Daha şimdiden ön kapıya kadar dolmuştu. Yaklaşık kırk dakika sürecek bir yolu, elimde kitaplarımın bulunduğu ağır çantayla gidersem ders çalışmam olumsuz yönde etkilenir diye düşündüm, üstelik sabahki işler de biraz yormuştu. Biraz daha bekleyip sonraki otobüse bineyim dedim. Biraz daha gecikmiş olacağım ama, hayırlısı.
Nihayet üçüncü otobüsteyim. Ön taraflarda bir yere oturdum. Birkaç durak sonra, daha yolun çok küçük kısmını bile bitirmemişken, yer verilmesi gereken iki kişi bindi. Allah’ın bir kanunu vardı, başta hoşa gitmeyen olayların ardında nice başka şeyler olabiliyordu*, önemli olan tevekkül etmek, yakınmadan teslim olmak ve durumun gerektirdiklerini yapmak. Ve bunları sırf güzellik bulmak için de değil, sadece Allah için yapmak. İçimden şöyle dedim: “Ya Rabbi, tesadüf yok, Sen bilirsin, ben bilmem. Sen kalkmamı istiyorsun ben de seve seve kalkıyorum.” Çantamı yüklenip yerimden kalktım ve yaşlı amcayı yerime buyur ettim.
Her zorluğun veya hoşa gitmeyen olayın arkasından hemen hayır gelmesini beklemek doğru olmaz ama bende hiç gecikme olmadı. Daha yerimden kalkıp arkamı dönmüştüm ki ilk hayırla karşılaştım, o hayır beni başka bir hayra götürdü, o da başkasına. Bunlar ne miydi? İnanın ifade etmekte kelimeler de aciz kalır, ben de aciz kalırım. Sadece şu kadar söyleyeyim, “dur zaman! Ne olursun geçme!” dedirtecek kadar güzeldi.
Allah, geçmişte de buna benzer bir çok olayla bu gerçeği tecrübe ettirmişti bana. Unutmayayım diye günlüğüme de yazdım bir çoğunu. Bahsettiğim bu örnekteki zorluk küçük, temsil niteliğinde. Ama zaten Allah’ın sözü var, hiçkimseye gücünün yettiğinden fazlası yüklenmeyecek, ** bu çok büyük bir müjde...
Üzerinde düşündükçe inkişaf eden bir Hadis-i Şerif ile son vermek istiyorum yazıma. Resulullah Efendimiz buyuruyorlar: “Cenab-ı Hak şerr-i cüz’iyi murad eder, hayr-ı külliyi meydana çıkarmak için.***”
Efendim, hürmetle Ellerinizden öperim.
*...ve asâ en tekrehû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn: ...olabilir ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız, oysa ki o sizin için bir hayırdır; yine olabilir ki siz bir şeyi seversiniz, oysa ki o sizin için bir kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz. (Bakara Suresi, 216)
**Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ... : Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. (Bakara Suresi, 286)
***Binbir Hadis Kitabı, 585. (Yazar: Şemsettin YEŞİL)