Muhterem babam ve gönül dostlarım sizleri sevgi ve saygılarımla selamlıyor, izninizle bu yazıyı paylaşmak istiyorum.
Hasa damlar
Gülün yağı hasa damlar
Nasıl bir zamana kaldık
Kalmamış HAS adamlar.
Vahtı zamanında, Anadolu’nun kendi halinde şehirlerinin birinde, işinin ehli, etrafında sakin sessiz biri olarak bilinen, kendi halinde bir USTA yaşarmış. Sabah namazından sonra köşker dükkanını açar, alnının terini yemeniye döker, helalinden kazandığı parasıyla köşker eteğine aşlığını doldurur, akşam oldumu evinin yolunu tutarmış.
Fakat etraf tarafından ayıplanan tuhaf bir tutumu varmış ustanın. Çok zor durumda kalmadıkça insanlarla pek konuşmaz, gün boyu dükkanında, camide , çarşıda karşılaştığı adamlardan sadece birkaçına selam alıp verir, sadece birkaçının oturup çayını içer, sohbetlerinde bulunurmuş.
Bir gün yanında çalışan ve ustasının manevi makamının farkında olan halifesinin kalbine bir şüphe düşmüş. Ustamdaki bu kibir bu büyüklenme neden ki ? Gün boyu karşılaştığı insanlardan birkaçına selam verip selamını alıyor, çok az yüzü gülüyor, birkaçının çayını kahvesini içiyor, Birkaçının sohbetinde bulunuyor, halini hatırını soruyor ?
Halifesinin bu düşünceleri kendisine ayan olan ve bu duruma çok üzülen Usta bir akşam yine dükkanın darabalarını indirip halifesiyle eve giderlerken eve yaklaştıkları vakit halifesinden , akşam yemeği için aldıkları zerzevatı dükkanda unuttuklarını alıp getirmesini ister. Halife dükkana geri döner, Eşyaları yüklenip evin yolunu tutar.
Tutar ama ne tutar…
Gözünün perdesi kaldırılan halife korku ve dehşet içinde akıl almaz bir durumla karşılaşır. Akşama kadar insan sıfatında gördüğü adamların kimisinin yüzünü yılan, kimisini baykuş, kimisini çakal, kimisini sırtlan türlü türlü hayvanat şeklinde görmektedir. Neye uğradığını bilemeyen halife elindekileri savurup eve doğru korkuyla koşmaya başlar. Nefes nefese kendini eve zor atar. Eve kadar karşılaştığı insanlardan sadece birkaçının yüzünü insan sıfatında görmüştür. Anlamıştır Ustasının neden selam alıp vermediğini. Düşündüklerinden pişman perişan bir halde
Sanki kırarcasına kapıyı çalar.
Açar Ustası kapıyı
Yaşadıklarından bitap düşmüş bir halde, iki gözü iki çeşme..
Yapışır Ustanın eteğine.
Aman der amman!
Aman Ustam ben ettim sen etme!
İÇİNDEKİ İNSAN VE HAYVAN SIFATLARININ FARKINDA OLUP
İNSANİ KAMİL MAKAMINA MEYL ETMİŞ İNSANLARLA
ADAM GİBİ YAŞAYIP BU KUBBEYE HOŞ BİR SEDA BIRAKMAK TEMENNİSİYLE…..
Benim gibi Urfalı olan Çağatay Oktay kardeşimizin beğenerek okuduğum bu yazısının sizin gözünüzden yorumunu alabilir miyiz efendim. Saygıyla ellerinizden öpüyorum.
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
“Hiçkimse bilmez bizi, biz ne işin içindeyiz” Yazan Güler
Cvp: “Hiçkimse bilmez bizi, biz ne işin içindeyiz” Yazan Sabri Tandoğan