Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Çiğdem Seçkin Gürel Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 4/26/2010 7:59:16 AM



 


Aziz Büyüğüm ve Çok Değerli Dostlar,


 


Bu sabah da sizleri en içten duygularla selamlıyor, Sayın Büyüğümüzün yazısıyla birlikte bir şiirimizi de müsaadelerinizle paylaşıyorum.


 


Sonsuz güzelliklerle dolu, sağlık ve esenlik içinde geçecek, güzel haberler getirecek en hayırlı günler dileğiyle efendim...


 


 


MÜMKÜN...


 


Huzurla içine çektiğin her nefes


Senin oluverir bütün bir dünya..


O an uzak memleketleri bir bir avuçlarına


Sığdırmak mümkün...


 


Bir haber ulaşır bilinmez diyarlardan


Rüzgarlardan sonra yağan yağmur misali


Ve bütün sabredenler zaferle döner


Beklemek mümkün...


 


Her zerrede eşsiz bir nağme


Yaprak yaprak, iç içe geçmiş sırlar


Bir çocuk saflığıyla her an şaşarak


Yaşamak mümkün...


 


Tariflere sığmayan güzellikler kadar


Kimbilir çözülmedik daha neler var


Bir lahza derinlere dalarak,


Anlamak mümkün...


 


Ve zaman; bir sırlı ayna..


Ne geçmiş var onda, ne de gelecek


Hak aşıklarının gönül penceresinden


Seyran eylemek mümkün...


 


Bir yer var gizli, yitiklere has


Bilinmezler deryası.. Bir füsun...


Akıl almaz hudutsuzluğunu sonsuzun


Anlatmak mümkün...


 


Bir varlık ki, bize bizden de yakın


Ve bir sır kadar uzak..


Girilen bir gönlün gizli geçidinden ancak


Vuslat mümkün...


 


 


Çiğdem Seçkin Gürel


(25.4.2010, Ankara)


 


 


MASUM TEBESSÜM (6)


Hakikati, insanların ölçüleriyle değil, insanları hakikatin ölçüleriyle tanımalıyız. Önce doğru bilinmeli. Doğru bilinirse yanlış da bilinir. Ama önce yanlış öğrenilirse, bunda ısrar edilirse, doğruya ulaşmak imkansız hale gelir. Yazık o insana ki, Kabe’de doğmuş, puthanede ölmüştür. Yaşamayı sevin ki, yaşam da size güzelliklerini göstersin.


Huzurlu olduğunuz zaman, ne kadar güzel oluyorsunuz, farkında mısınız? Gözün eşyayı görebilmesi için ışığa ihtiyaç vardır. Kul, Allah’ından razı olduğu an, Allah da ondan razıdır. Gerçek güzellik içten içe yaşanandır. Sessiz, sözsüz, harfsiz, iddiasız, gösterişsiz, ama insanın içine işleyen bir güzellik… Bu güzellik, insanı yeştirir, oldurur, erdirir. Hayat bir yolculuktur. Sadece belli bir noktaya varmak değildir. İstersek, hayatımızı, her anını yudum yudum tadarak, güzel, sakin ve anlamlı bir yolculuğa dönüştürebiliriz. Büyük ressam Matisse, görülen her şeye, ilk kez görülüyormuş gibi bakılmasını ister. Yaşamın üstünü örten önyargı ve alışkanlık örtüsünün kaldırılmasını bekler, “O zaman,” der, “görülenler yağmurla yıkanmış, pırıl pırıl olmuş bir dünyanın tazeliğini taşır. Gerçek bir dünyanın güzelliğini taşır.”


Gerçek güzelliğin sırrı, sevgiyle dolu iyi bir kalptir. Gittiği yerde ahenk, yumuşaklık ve ruh güzelliği izlenimleri bırakan insan, baş tacı edilir. Ab-ı hayat, bengisu, insanın kendi içindedir. Her an ve her insan yeni ve farklıdır. Kimseye hakaret gözüyle bakma. Herkesin birbirinden farklı, ayrı bir yaradılış nedeni vardır. Yunus, onun için, “Yaradılanı hoşgör, Yaradandan ötürü” demiştir. Allah, abesle iştigal etmez. Unutma ki Hakkın dostları gizlidir. Binbir kıyafet, şekil, eda ve özellik içinde gizli… Hep “ben” diyoruz. Sen demedikçe bu kavgalar bitmez. Sen demek benin dar sınırlarından kurtulmak demektir. Kalbin dar sınırlarından kurtulmak demektir.


Kalbin edebi, sükûttur. Bu dünya darılma pazarı değil, dayanma pazarıdır. Gözü yerde olanın, gönlü asumana çıkar. Elde edilmesi en güç dostluk, insanın kendi kendisiyle dost olmasıdır. Yunus, “Seni deli eden şey, yine sendedir, sende” der.


 


SABRİ TANDOĞAN

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]