Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Çiğdem Seçkin Gürel Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 5/3/2010 8:18:44 AM


 


Sevgili Büyüğüm ve Çok Kıymetli Dostlar,


Hepinize selamların en güzeliyle ve en güzel dileklerle Merhaba...


 


Efendim, bugünlerde sitemizde basit veya önemsiz bir şey olmadığını, yaşadığımız küçük gibi görünen bazı sebep ve bahanelerin bizi birçok farklı hayırlara ve güzelliklere taşıyabileceğini bazı gönül dostlarımızın paylaştığı tecrübelerinden okuyoruz. Bugün sizlerle ben de bu noktadan başlayarak dünkü bazı gözlemlerimi paylaşmak istedim.


 


Pazar günü ikindiye bir saat kala evdeki işlerimi ve çalışmalarımı bitirmiştim. Sayın Büyüğümüzü ziyaret edebilmek üzere evden ayrıldım. Hava oldukça güzeldi. Oturduğum sakin ve yeşil sitenin içinden otobüs durağına doğru ilerlerken ağaçlı yolda 80-85 yaşları arasında yolun kenarına birlikte oturmuş, nur yüzlü, çok mütevâzı kıyafetli bir yaşlı çift gördüm. Herhalde yorulmuşlardı ve orada bir süre için soluklanıyorlardı. Yalnız ilginç olan tam ortalarında uyuyan kediydi.  Bu yol üzerinden her zaman gelip gitmeme rağmen ilk defa bir kedi görüyordum. Başka zamanda olsa muhakkak dikkatimi çekerdi. Bu insanlar en fazla on dakikadır orada iseler kedi nerden gelmiş, onları nasıl bulmuş, bu kısa süre içinde ne zaman  ve neden başka bir yer yokmuş gibi ortalarında kıvrılarak uyuyuvermişti? Yanlarına gelince sevgiyle selam verdim, hatırlarını sordum. Çok güzel insanlardı. Pek memnun oldular. Bu arada kedi de uyandı. Onun da başını okşayınca iri, yeşil gözleriyle baktı, gerinerek bir takım sesler çıkardı ve yan tarafa oturdu. O iki insanın yanında çok mutlu olduğu her halinden belliydi. Şaşırmaya devam ederek iyi günler diledim ve yoluma devam ettim.  Otobüse binince en önde, sağdaki koltuğa oturdum. İçerde arka sıralarda benden başka tanımadığım üç kişi daha vardı. Siteden çıkmadan hemen önceki durağa geldiğimizde durağa yeni gelen bir taksiden altmış yaşlarında güler yüzlü, temiz ve çok sade ve mütevazı giyimli, başörtülü bir kadın indi. Telaşlı bir halde şoför beye kendisini almadan gitmemesi için işaret etti ve yine telaşla otobüse bindi. Ancak şoför beye mahçup bir şekilde otobüs için yanında kart, bilet, hiçbir şey olmadığını söyledi. Şoför de içerdeki birinden isteyin diyerek kadını geri indirmedi. Ben bu arada cebimdeki kartı aramaya başlamıştım, kadın ücreti sordu, bunun önemli olmadığını eğer kartta yeterli miktar kalmışsa kullanabileceğini söyledim. Rahatlamıştı. Kartı nasıl kullacağını bilemedi, şoförden yardım aldı ve hemen yanımdaki sırada soldaki koltuklara oturdu. Tekrar tekrar teşekkürler ettikten sonra çok mütebessim bir yüzle benimle sohbet etmeye başladı. Geçinmek için çorap sattığını, bu siteye bir hanıma olan borcunu ödemek için geldiğini, onların da bir beyden rica ederek onu otobüs durağına bıraktırdıklarını anlattı. Şehrin öbür çıkışında uzak bir yere gitmesi gerekiyordu. Aslında diğer güzergahın otobüsüne binmesi gerektiğini ama Kızılay’da inip, iki ayrı vasıta ile istediği yere gidebileceğini anlattım. Biraz sıkıntılandı. Tutacak yol parasının elleriyle hesabını yaptı... Biraz sonra -hava gayet sıcak olmasına rağmen-  çok üşüdüğünü söyleyince benim de bulunduğum güneş alan tarafa geçmesini önerdim. Kalktı, arkada bir yere geçti. Sonra bir süre daha bu şekilde yolculuğumuz devam etmişti ki arkalardan bir ses duydum. Bana sesleniliyordu: Çiğdeeem... İçerde beni tanıyan ve ismimi bilen kimse yoktu. Şaşırdım. Döndüm. Seslenen birkaç sıra arkada oturan bu hanımdı. Hemen önde giden otobüsü işaret ediyor, bu otobüs benim istediğim yerden geçer mi acaba diye soruyordu... Biraz sonra benim ondan önce inmem gerekti. Ona iyi günler diledim. Kart için tekrar minettar bir şekilde teşekkür etti. Otobüsten inince gayriihtiyari bir hisle başımı kaldırıp ona bakma ihtiyacı duydum. Arkamdan gülerek beni uğurluyordu...


 


Sonra yaşadığım her iki olayı düşünerek yürüdüm. Hayatta basit hiçbir şey olmadığını, sıradan hiçkimse bulunmadığını, biraz dikkatli olarak ve küçücük bahaneleri değerlendirerek içimizi güzelliklerle doldurabileceğimizi bir kez daha yaşayarak öğrenmiş ve kendi adıma yeni bazı dersler çıkarmıştım... Günün devamında da hep bu iki olay üzerinde düşündüm... Ve şimdi, bu sabah da Sayın Büyüğümüzün yine çok muhteşem bir yazısıyla birlikte sizlerle paylaşmak istedim...


 


Hepinize başladığımız haftada sağlık, mutluluk ve esenlikler, içinizi güzelliklerle dolduracak dostluklar ve en güzel sonuçlara taşıyacak çalışmalar dileğiyle hayırlı günler efendim...


 


 


 


Çiğdem Seçkin Gürel


 


Gönül Kazanmak


İnsan minyatür bir kâinat… Dışarıda her şey varoldu da insan dünyaya geldi. Gelirken bir emaneti yüklendi. Son nefesine kadar emaneti koruması, yaşantısını ona göre tanzim etmesi gerekiyor. Kainatın Efendisi, “Allah’ım, bana eşyanın tabiatını, aslını, özünü göster” diye dua buyururdu geceleri. Allah, “Ben insanın sırrıyım, insan benim sırrım” buyuruyor. Biz uykuda iken, horoz, seher vaktinde Allah’ı zikrederse, bu duruma ne denir? Akıllı insan, nefsini alçaltan, sabreden, şükreden, kanaat eden, hem Allah’a karşı hem insanlara karşı edep, haya içinde olan insandır. Ahmak, nefsine egosuna esir olup, sonra da Allah’a karşı boş ümide kapılandır. Bildiklerini uygulamayanlar, papağan gibi bir takım iri lakırdıları yaşamadan tekrarlıyorlar, bu şekilde görevlerini yaptıklarını sananlar, önce kendilerine karşı ihanet ettiklerinin farkındalar mı? Kıyamet gününde en şiddetli azaba uğrayacak olanlar, ilmi ile amil olmayanlardır. Allah, “Ben seninleyken, sen kiminleydin?” dediği zaman, acaba cevap vermeye hazır mıyız? Gelenler gidiyor, doğanlar ölüyor. Farkında mıyız? Sağda, solda gördüklerimiz, işittiklerimiz, şahit olduklarımızdan gereken dersi çıkarabiliyor muyuz?


Gerçek sohbet, bize bizi gösterendir. Pek çok insanın en az tanıdığı kimse, kendileri oluyor. İnsanlar çok zaman, vermeden almayı, layık olmadan sevilmeyi istiyorlar. Nefis nice insanı kendi hayatında tutsak haline getiriyor. Serseriliğin nice halleri vardır. Sadece hava basmak, cart curt etmek için okumak, okuduklarını yaşamamak, hayata aktarmamak, ben onu bilirim, bunu bilirim diye burnu havada gezmek de serseriliğin bir türü değil midir? Bir çeşit kendinden gerçeklerden kaçmak değil midir? Hayatta tanıştığımız her insan, en az bir yönüyle bizden üstündür. Ondan muhakkak bir şeyler öğreniriz. Kültür en kısa tarifi ile bir birikimdir. Valery, “Aslanın vücudu, yediği hayvanlardan oluşur” der. Hayat verimli bir tarladır, insan ne ekerse onu biçer. Zerre kadar hayır ve şer, muhakkak karşılığını bulacaktır. Otuz yıl önce söylediğimiz bir söz, yaptığımız bir hareket, bakarsınız, otuz yıl sonra birden karşımıza çıkıverir. Kendisine su veren padişaha yaşlı derviş “Ben gençliğimde yaşlılara yardımcı olmasaydım, yaşlandığım zaman bir padişahın elinden su içebilir miydim?” demiş.


Seven sevilir, sayan sayılır. Takdir eden, takdir görür. Akıl, göz gibidir. Kalp tasfiye edilmeden ahlak değişmez. Tasfiyenin şartı, beni hangi şey Allah’tan alıkoyuyor diye murakabe etmektir.


Aşk ile yoğrulan yüzü, hiçbir ayna çirkin gösteremez. Kalp kıranın kısası Allah kılıcı ile yapılır. “Ah” anahtarı ile açılamayacak kapı yoktur. Gözü yerde olanın gönlü asûmana çıkar. Biz bu dünyaya yontulmaya, adam olmaya geldik. Edep, insanlık, efendilik öğrenmeye geldik. Anamızdan doğduğumuz gibi ölmeye geldik. Fıtratını bozmadan Hakk’a göçenler, ne güzel insanlardır. Bu dünya darılma pazarı değil, dayanma pazarıdır. Arif nazarında, ezel ile ebedin farkı yoktur. Derd-i aşk ile ölmek, hazret-i insanın hayatının manasıdır. Allah ile konuşmak isteyen bir an ondan gafil olmamalı… Kainatın Efendisi, “Allah’ım, beni bir an, bir andan da kısa bir zaman nefsime bırakma” buyuruyor. Şüphesiz nefis, kötülüğü emredicidir. Kendi çalışman kafi gelmez. Allah’tan Tevfik dilen. Gönül alemi gam ile kirlenir, tevbe ile temizlenir. Bütün güzellikler, incelikler bu alemin cefasında gizlenmiştir. Ne güzel anlatılır bir ilahide:



“Güzel aşık cevrimizi çekemezsin demedim mi?


Bu bir rıza lokmasıdır, yiyemezsin demedim mi?”


 


...


 


 


SABRİ TANDOĞAN

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]