Sayın “Bahçıvan”,
5.5.2010 tarihli mailinizi aldım.
Değerli yavrum, hayatın kanunları vardır. Eğer mutlu olmak istiyorsak, huzurlu ve başarılı olmak istiyorsak bu kanunlara riayete mecburuz. Bir örnek vereyim: Çiçek yetiştirmek isteyen belli aralıklarla onu sulayacak. Başının dinç olmasını isteyen az konuşacak. Gerekmediği zaman sükut edecek. Dedikodu yapmayacak. Hayatta bir tek anını dahi boşa geçirmeyecek. Yüce Resulümüz buyuruyor: “Allah’ım, beni bir an, bir andan da kısa bir zaman nefsime bırakma.”
Hayatta insan yorganına göre ayağını uzatacak. Geliri neyse ona göre para harcayacak. Biz Rana ile gün oldu kuru ekmek yedik. Ama şükrettik. Allah, şükredenin nimetini, şikayet edenin derdini artırır. Şikayet etmek aptallıktan, geri zekalılıktan başka bir şey değildir. Hayatın daha buna benzer binlerce kanunu var. Bunlara riayet etmeye, onlara uygun bir şekilde yaşamaya mecburuz. Aksi olursa ne olur? O zaman yüzümüz gülmez. Biz de Müslüm Baba gibi, Orhan Gencebay gibi arabeskçi oluruz. “Batsın bu dünya” deriz, “Mezarımı taştan oyun” deriz, “Ölürsem kabrime gelme, istemem” deriz, “Tanrım, beni baştan yarat” deriz. (Be kardeşim, ilk yaratılışında ne yaptın ki ikincisinde ne olacak?)
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan