Çok sevdiğim Büyüğüm, sevgili dostlar,
Müsaadenizle.
Pazartesi’nden başlayan olayların hala etkisi var üzerimde. İlgili günün sabahı telefon konuşmamızda Sesinizin neden durgun olduğunu akşam öğrendiğim haberlerle anladım. Aman Allah, nasıl da kuşatılmışız, nasıl da kuşatılmış dünya. Operasyonlardan, terör olaylarından, dizilerden, Altın Kelebekler’den nereye baksak, derinlemesine baksak ortak bir payda görüyoruz. Biri, bir diğeri için (ikisine de “hanım” diyemiyorum) aklınca güzel bir niteleme olarak “baştan çıkarıcı” sözlerini kullanıyorsa, nitelenen de bundan tarifsiz bir mutluluk duyuyorsa, üstelik bu kişiler sözde halkın örnek alınacak kesiminden kişilerse eyvah ki ne eyvah... Sanırım bu küçük örnek bile ne durumda olduğumuza dair birçok şey söylüyor. Sayın“ilerici”ler şu tablodan ne kadar ilerlediklerini, bizi ne hale soktuklarını görmekte hiç zorluk çekmezler artık. Bu karşılaştıklarımdan sonra Kur’an-ı Kerim’den şu iki kelime yankılandı kulağımda: “Keşke bilselerdi”. Öyle ya, bizden daha zavallı olanlar onlar aslında. Hayırlısı.
Hayatta kimi zaman böyle fırtınalı günler oluyor. Ancak Liman’a sağlam halatlarla bağlı olanlar bu fırtınadan korunabiliyor. Zaten bu Liman da olmasaydı, yaşamanın anlamı kalmazdı herhalde. Allah, güzel Allah, O’nun izni olmadan bir yaprağın kıpırdamayacağı Allah... Başımıza bir şey geliyorsa Hak ile geliyordur. Müspet veya menfi bir sebebi vardır. Hiç kimse sahipsiz değil, bu dünya da başı boş değil elbette.
Karınca kararınca Allah hepimize gerektiği gibi davranabilmeyi nasip etsin. Âmin.
Hürmetle Ellerinizden öperim.