02 07 2010
Çok Değerli, Güzeller Güzeli Büyüğüm;
Sizin gelişinizle;her günüm her saniyem inci tanesine dönüştü. Evimdeki eşyalar hala mağazada teşhir ediliyormuş gibi duruyorlardı,siz evime ayak bastığınız andan itibaren hepsine bir ruh geldi canlandılar adeta. Mutluluğumu anlatacak kelimeler bulamıyorum.
Sonsuz sevgi ve en derin saygılarımla güzel ellerinizden öpüyorum.
GÖNÜL SOHBETLERİ CİLT 5 Tevâzu
Tevâzu, Hak’kın azâmeti karşısında aczini bilmek, idrâkine varmaktır. Kibirli olmamak, kendini yok bilmektir. İnsanın hayatta, benimdir diyeceği nesi var? Hiçbir şeyi... Şu dünyada misafir olarak yaşıyoruz. Vakti, saati gelince, her şeyi bırakıp gideceğiz. Bırakın malı, mülkü, şu bedenimiz, şu canımız dahi bize emânet. Bazı kimseler, eskiden benim malım, benim servetim, benim evim dahi demeye çekinirler, sorulduğu zaman, edeple, incelikle başlarını eğer, “Efendim, misafireten oturuyoruz” derlermiş, “Emâneten oturuyoruz” derlermiş... Her şey Allah’ın lütfu ile oluyor, Allah’ın izni ile oluyor. Her sabah kalktığımızda Allah’a şükretmek lâzımdır. Görebildiğimiz, işitebildiğimiz, yürüyebildiğimiz, hatırlayabildiğimiz için, o gün hayatta olduğumuz için... Her biri Cenab-ı Hak’kın ayrı bir lütfu. O lütfa lâyık olmak gerekir. Allah’la her an beraber olanlar, ne güzel insanlardır. Allah’la bir olan, kendi aczinin idrâki içindedir. Gerçek tevâzuda, insan kendinde bir varlık görmez, her şeyi Allah’tan bilir. Herkese saygı gösterir, her zerrede zikredenin Allah olduğunu bilir. Tevâzu gösteriyorum bile demez. Ben büyük adamım, tevâzu gösteriyorum demek bile kibre girer. Nefsini hiç görüp, “Var olan Hak’tır, gayrısı yoktur” deyip, kulluk idrâki içinde Allah’ı görmek lâzımdır. Allah’ın gani oluşunu görüp, kendinin fakir olduğu, âciz olduğu bilincinde olan, kibirden, gururdan kaçıp, Allah’a sığınanlar, tevâzu kapısından girenlerdir. Kim ki Hak’tan gayrıyı görürse, onun kıymeti yoktur. Mü’min Allah’ı metheder, fakat bu methini Allah’tan bir şey istediği için değil, Allah’ı sevdiği için yapar, Allah’ı Allah ile sever ve senâ eder. Allah için ibadet eden, Allah’ın kuludur. Yüce Resûlümüz “Yâ Rabbi, ben cenneti ve beni cennete yaklaştıran sâlih ameli isterim. Siz Allah’ı sevmek isterseniz, bana tâbi olunuz.” buyuruyor. Kâinatın Efendisi, bütün hareketlerini Allah için yapardı. Gerçek Allah âşıkları, bir şey beklemez, menfaat gözetmezler. Bütün varlıklarını Allah’a vermişlerdir. Hak’ta fâni olanlar, yalnız Allah’ı ve O’nun rızasını isterler. Başka bir şey istemezler.
SABRİ TANDOĞAN