Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın "Kardan Adam"dan aldığımız sunum
Gönderen : "Kardan Adam"
Tarih : 7/8/2010 11:51:57 PM


 


Sevgili Üstâdım Sabri Bey ve Sevgideğer Dostlar,


 


Benden birkaç yaş büyük bir arkadaşım vardı.. 


 


"Kendini Bil!" onun sloganıydı..Evinde, ofisinde bu sloganı görebileceği yerlere koyardı.. 


 


Özel sohbetlerimizde bunu bir çok defa tekrar ederdi.. Ben de kendisini dikkatle dinlerdim.. 


 


Birkaç gün önce gazeteci yazar Sn. Haşmet Babaoğlu da "Kendini Bilmek" başlığıyla bir yazı kaleme almış.. 


 


Demişki.... (Sabah Gazetesi, 3 Temmuz 2010)


 


[Son zamanlarda medyada başarı, mutluluk ve huzur üzerine yazılara bakıyorum da... Hepsinde antik çağda Delfi Tapınağı'na kazınmış o meşhur söze uymak gerektiği söyleniyor: "Kendini tanı!" (Gnothi Seavton) .............. Ne garip değil mi? Şimdi spiritüalist "guru"lar; yerden biter gibi her köşe başında biten "yaşam koçları"; sabah kahvesine gelen komşular; çokbilmiş iş arkadaşları... Hepsi ama hepsi bu konuda bol bol atıp tutuyorlar. "Kendin olmak" başlığı altında kişisel gelişim kursları düzenleniyor. Sorsan, ne çok insan "kendini tanıyor!"...]


 


Ben de, bahsi geçen arkadaşımın "kendini  bilmek" kodlu sohbetlerine dört yıl boyunca bir çok saatler muhatap oldum.. 


 


Arkadaşım  konuşuyor, ben dinliyordum.. 


 


Onun "konuşmak" ihtiyacı bitmiyor, benim "dinlemek" sabrım tükenmiyordu.. 


 


Birçok yanlış şey de söylüyordu.. Ancak, düzeltmelerin her zaman sözle olmayacağını bilerek sessiz-sözsüz konuşmayı tercih ediyordum..


 


Nihâyet bir gün, sohbetlerimizi kısıtlayacak ve bir arada bulunmamızı  engelleyecek hayatın akışına ait gâyet  normal bir gelişme oldu..


 


Bu arkadaşımdan hemen ertesi gün bir  telefon aldım.. Dört yıldır, kendisini sabırla ve saygıyla dinleyen benimle değil de, aralarında hiçbir hukukun bulunmadığı yabancı bir insanla konuşuyormuşçasına-pervasızca bir talepte bulundu.. Üstüne vazife olmayan, hak sahibi olmadığı bir konuda..


Ben bu telefon konuşmasının  ne anlama geldiğini gâyet iyi biliyordum.. Söyleyenin hangi güdülerle ve ârızalarla söylediğini de... 


 


Haşmet Beyin o yazısında söylediği bir şey ne kadar dikkat çekici..


 


Belki de Goethe'nin dediğine de kulak vermek gerekir. "Kendini tanımak mı? Kendimi tanısaydım, kaçarak uzaklaşırdım." ]


 


Biz, kendini  bilmek sevdasındaki(!) bu arkadaşı ilk günden beri kendisinden daha iyi bildiğimiz-tanıdığımız halde ondan kaçmıyor, uzaklaşmıyorduk.. O kıymetini bilse de bilmese de dostluk elimizi esirgemiyorduk.. Tâki o telefon görüşmesine kadar..


 


Her şeyin bir milâdı bir de mîâdı var! 


 O arkadaşımız herhalde bundan sonraki hayatında da "kendini bilmeye" (!) çalışacak?!


Ancak, ona bu işin hakikatini söyleyecek-gösterecek bir Allah'ın kulu bulunmayacak!


 


Oysa, özellikle günümüz insanı için "kendini bilmek" olgunluğunun yolunu bir şarkının içinde  şifrelemişler.. 


 


Hepimizin çok duyduğu Türkçe bir şarkı... :)


 


"Kendine gel! Sen! Kendine, kendine gel!


Haddini bil! Sen! Haddini, haddini bil!!"


 


Şifre bu! Haddini bilmek!!


 


O "arkadaşım" acaba kendini bilinceye kadar haddini biliyor olsaydı, o telefonu açar mıydı?!


 


"İblis" kendini bilmek sevdasıyla kibre tuş olmak yerine, ilâhî sahneler karşısında haddini bilseydi "raciym" olur muydu?!


 


Neticede, ne kendini ne Âdem'i, ne de Rabbini bilebildi..


 


Kendimizi, haddimizi, hakikatimizi ve Rabbimizi bilmeye mirac edeceğimiz nice feyizli gün ve geceler niyazıyla kandilinizi tebrik ederek sözümü bağlıyorum..


 


En kalbî selam ve saygılarımla,


 


Kardan Adam


 


Not: Aynur Gülşen Hanımefendi'nin son mesajıma ilişkin güzel duygu ve düşünceleri için ben de kendilerine teşekkür ederim..


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]