Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Çiğdem Seçkin Gürel Hanım'dan aldığımız sunum.
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 8/13/2010 10:25:49 AM


 


 


Muhterem Büyüğümüz, Çok Kıymetli Dostlar,


 


Hepinize Ramazan günlerinizin feyiz, bereket, rahmet ve esenlik içinde geçiyor olması duası ile Merhaba.


 


Bugün de hayırlara vesile olması niyazı ile Sayın Büyüğümüzle bazı Kur’an Ayetleri üzerine olan sohbet notlarını paylaşmaya devam ediyoruz.


 


Allah’a emanet olunuz efendim.


 


 


 


Çiğdem Seçkin Gürel


 


 


BAZI KUR’AN AYETLERİ ÜZERİNE SAYIN BÜYÜĞÜMÜZ SABRİ TANDOĞAN’LA SOHBETLER-8


 


 


BAKARA SURESİ


 


 


-Efendim, bir Ayette sadaka verilecek kimseler hakkında


 


Bakara Suresi, 273. Ayet, Diyanet İşleri Eski Meali:


 


“Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adayıp yeryüzünde dolaşamayanlara, hayalarından dolayı, kendilerini tanımayanların zengin saydıkları yoksullara verin. Onları yüzlerinden tanırsın, insanlardan yüzsüzlük ederek bir şey istemezler. Sarfettiğiniz iyi bir şeyi Allah şüphesiz bilir.”


 


mealinde Buyruluyor. Bir Hadis-i Şerif’te de:


 


“Müminin ferasetinden sakınınız. Çünkü o Allah’ın nuruyla bakar.”


 


Buyruluyor. Bu konuda neler söylersiniz?


 


-Yavrum, gerçek manada feraset sahibi insanlar karşılarındaki kimseyi hemen teşhis ederler, onların kalplerinden geçeni bilebilirler ama tabi bilmiyormuş gibi yaparlar. Sadaka verilecek gerçek ihtiyaç sahibi insanı da yüzlerinden tanıyabilirler.


 


-Efendim, burada bakışlar ve yüz ifadesi çok önemli galiba. Çok ihtiyaç içinde olan insanın yüzünde sıkıntı çeken ama bunu gizleyen, bir yandan da teslimiyet içinde bir hal oluyor.


 


Sayın Büyüğümüz başını sallıyor,


 


-Doğru yavrum.


 


-Efendim, bu hal kuşlarda da oluyor bazen. Mutad bir saatte dışarıdaki güvercinlere su ve yem vermeye çalışıyorum. Bazen o saat geçince öyle keskin bir bakışları oluyor ki.. “Yani niye unutuyorsun...”, der gibi, bazen de bu süre biraz fazla uzamışsa darılmış veya sitem ediyor gibi insanın içine işleyen çok keskin bir bakışla bakıyorlar.


 


-Yaa yavrum...


 


Efendim, bir başka Ayette


 


Rahman Suresi, 41. Ayet, Diyanet Vakfı Meali:


 


“Suçlular, simalarından tanınır, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.”


 


Mealinde Buyruluyor. Bir insanın yaptığı iyi veya kötü her hareket bu dünyada da insanın yüzüne bir işaret olarak yansır mı? Yoksa bu sadece ruha yansıyan bir  şey midir ve öbür dünyaya mı aittir?


 


-Her şey hem ruha, hem de bedene akseder. Zaten insanın içinde ne varsa dış görünüşüne de o yansır.


 


-Testideki suyun dışa sızması gibi yani?


 


-Evet.


 


-Efendim, Peyami Safa’nın bir romanında geçiyor. Gayrimeşru bir beraberlik yaşayan genç bir kız, birkaç gün sonra evde otururlarken hiçbir şeyden haberi olmayan ablasının dikkatini çekiyor, yüzüne hayretle bakarak: “Sende” diyor, “değişik bir hal var, gözlerine kadın bakışları düşmüş.” 


 


-Çok manidar...


 


-Efendim peki suçlular yaptıklarına mukabil yüzlerinden tanınıyorsa, suç işleyip tevbe edenler için ne diyebiliriz? Bedene ve ruha yansıyan bu ve bütün diğer durumlar insanın tevbe etmesi halinde siliniyor demek ki?


 


-Gayet tabi. “Tevbe eden hiç günah işlememiş gibidir” Buyruluyor. O zaman o ifadeler de ortadan kalkar yavrum. Bunlar sadece o anlık durumlardır. Yoksa bugün günah işlemiş bir kimsenin yarın mana yolunda çok büyük mesafeler katetmeyeceğini kimse söyleyemez. Mesela cahiliye devrinde sahabeler kız çocuklarını gidip kendi elleriyle gömüyorlardı. Ama sonra mana yolunun birer yıldızı oldular.


 


-Tam manasıyla feraset sahibi olmayan, gönül aynası tam temiz olmayan bir kimsenin insanları bu şekilde eleştirmeye de kalkışmaması lazım değil mi efendim. Bu birçok yanlış anlamalara neden olabilir Allah korusun.


 


-Gayet tabi yavrum. Hem biliyor musun, insanı en çok kirleten, zinadan çok daha fazla kirleten şey nedir?


 


-Nedir efendim?


 


-Oturup onu üzen, kıran, inciten insanların yaptıklarını anlatarak ağzından başlayarak vücudunun bütün hücrelerine, sonra bütün ruhuna kadar kadar kirletmek... Onların negatifliğini kendine ve etrafına taşımak... İnsanı bundan daha çok kirleten bir şey yoktur yavrum.


 


-Efendim, mesela bir Hadis-i Şerif’te “Gıybet zinadan kırk kat daha büyük günahtır. Ölü kardeşinin etini yemek gibidir” Buyruluyor, sizin de işaret ettiğiniz gibi. Bu ne kadar iğrenç bir şey. O zaman gıybet eden insanın zina eden bir insandan çok daha fazla hem bakışları kirlenir, hem yüzü çirkinleşir hem de kalbi lekelenip paslanır ve bu hali dışardan bakan gönül insanlarınca hemen farkedilebilir diyebilir miyiz?


 


-Öyle yavrum.


 


-Efendim, yine bir başka Ayette:


 


Müminun Suresi, 14. Ayet, Diyanet Vakfı Meali:


 


“Sonra nutfeyi alaka (aşılanmış yumurta) yaptık. Peşinden, alakayı, bir parçacık et haline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla insan haline getirdik. Yapıp-yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.”


 


mealinde Buyruluyor.


 


Buna göre insanın yaratılışı ile ilgili her aşamada en doğru olan Allah’ın takdirine göre belli bir süreç içinde vuku buluyor ve doğum olayı da en son aşama olarak gerçekleşiyor. Burada merak ettiğimiz husus şu: Sezaryenle doğumda doğumun gününe doktor karar veriyor ve anne ile bir gün tespit edilerek o gün ve saatte doğum gerçekleşiyor. Ancak aslında o doğum için bir de Allah’ın takdir ettiği bir saat var. Şimdi bu iki doğum anı arasında kalan belki bir iki günlük, belki bir iki saatlik veya dakikalık süre çocuk sağlığı ve anne sağlığı bakımından bir kayba neden olur mu acaba? Birçok durumda yedi aylık bir bebek bile sezaryenle alındığında çocuk artık yeterince gelişmiş ve dış dünyaya uyum sağlayabilecek beden teşekkülünü tamamlamış oluyor. Ne dersiniz?


 


-Yavrum, büyük ihtimalle o bir iki günlük sürede o çocuğun tam sağlıklı olabilmesi için ona hala bazı maddelerin anne vücudundan aktarılması gerekiyor olabilir. Zaten öyle olmasa doğum vuku bulur. Hem bu anne sağlığı için de çok önemli. Annenin ilerideki beyin ve vücut sağlığı bundan etkileniyor. Ama bugün sezaryenle yaptırılan doğumlardan doktor normal doğuma göre çok daha fazla para alıyor. O nedenle bazı doktorlar hiç de gerek olmadığı halde sezeryan tavsiye ediyorlar. O zaman hiç doğum sancısı çekmezsin diyorlar.


 


Ama sonrası?


 


Normal doğum öncesi kadında çok şiddetli bir sancı oluyor ve vücut aşırı geriliyor. O gerilmenin kadının ilerideki sağlığı bakımından çok fazla önemi var. Kasların daha sağlıklı kalmasını sağlıyor. Normal doğum yapan kadında süt bezlerinin faaliyete geçmesi de en sağlıklı bir şekilde oluyor.


 


-Efendim, bir arkadaşım bir süre önce doğum yapmıştı. Doktor ona sezaryenle doğum yapmasının daha iyi olacağını söylediğinde kabul etmemiş, “Ben anne olunan o ilk anların güzelliğini yaşamak istiyorum” demiş. Doğumunda hiçbir sorun yaşamamış gerçekten de.


 


-Evet, bahsetmiştin. Ben o arkadaşına büyük saygı duyuyorum.


 


-Efendim, geçen gün de bir hususta sohbet ediyorduk, aman hep hayırlı yorumlarda bulunalım da, etrafa bizden negatif mesajlar yayılmasın, kimseyi negatif bir mesajla uyandırmayalım demişti. O da bir manevi büyükle tanışmış yıllar önce, ondan feyiz almış...


 


-Evet, ne kadar güzel söylemiş.


 


-Efendim, bir de geçen gün televizyonda bir kadın doktoru anlattı, çok ürpertici ve düşündürücü idi. Kürtajla çocuk alınırken doktor makası parça koparmak için uzattığında cenin başka bir yere kaçıyormuş. Mesela doktor ilk parçayı kopardı diyelim, geri kalan kısım hala canlı olduğu için yeni bir parça koparılmak istendiğinde yine kaçmaya çalışıyormuş. Bu vebali ne kadar ağır bir olay değil mi efendim. Belki her defasında tekrar bir insan öldürülmüş gibi oluyordur...


 


-Allah Allah!...


 


(...devam edecek)


 


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]