Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Cvp: İnsan ve Sorumluluk Duygusu
Gönderen : Sabri Tandoğan
Tarih : 11/24/2006 4:30:39 AM


Sayın Hatice Hakeri,


23.11.2006 tarihli mailinizi aldım.


Muhterem efendim, mailiniz beni ürpertti, heyecanlandırdı, ağlattı. O tuvaletteki üstüne pislik yapılmış cüzdanı çıkarıp alan, onu defalarca yıkayıp temizleyen, kurutan sonra uzun uzun onun sahibini arayıp bulan –Allah ondan razı olsun- ne mübarek bir insan. Ona dualar ettim, hayırlar diledim. Allah nasib etse de o mübarek insanın ellerinden öpebilsem.


Efendim, bu örnekte de görüldüğü gibi hepimiz bir sorumluluklar zincirinin halkalarıyız. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın sözü insanlıkla alakası olmayan hatta hayvanlıkla bile alakası olmayan tamamen nefsaniyet dolu, egoizm dolu, bencilik dolu korkunç bir söz. Hepimiz her şeyden sorumluyuz. Resulullah Efendimiz “Müslümanların derdiyle dertlenmeyen bizden değildir” buyuruyor. Jean Paul Sartre, insanın değerini onun mesuliyetleriyle ölçer. O tuvalete giden insan tuvalette üzeri pislik dolu cüzdanı görünce kendini sorumlu hissetmesi ve elini uzatarak bu durumdaki bir cüzdanı çekip çıkarması insanlık kültürü adına, hayat adına, varoluş adına ne muhteşem bir olaydır. Hayat bu insanlarla bir anlam, bir yücelik, bir güzellik kazanıyor. Bunu insanların unutmaması, insanlık kültürü adına bir başkalarına anlatması insan olabilmenin, varoluşun vazgeçilmez bir koşulu  gibi geliyor bana. Allah nasib ederse, kısmet olursa ilk televizyon konuşmamda bu muhteşem olayı dile getirip o insanlığın yüzakı zatı televizyon izleyicilerine anlatmak istiyorum.


Büyük veli Kenan Rıfai Hazretlerinin güzel bir sözü vardır der ki önemli olan kötülüğün senin sınırına gelince durup durmadığıdır. Eğer sen bu kötülüğün iç dünyana, mana alemine girmesine müsaade ederek kayıtsız kalıyorsan görevini yapmamışsın demektir. Bazan insan temiz olmayan, asil, büyük, yüce olmayan bir durumu tek başına da protesto edebilir, onu benimsemez, kabul etmez. Kendi vücut ülkesinin sınırlarından içeriye almazsa insan olmanın ilk basamağına gelmiş demektir. Hepimiz sorumluyuz. Mahallemizde, şehrimizde, ülkemizde ve dünyada olan herşeyden sorumluyuz. Bunun ilk şekli iyi olanı kabul edip benimsemek, kötü olanı reddetmekle başlar.


Aman dikkatli olalım, bazı kimselerin yaptığı gibi omuz silkip bana ne demeyelim. Unutmayalım ki bugün komşumuzu sokan yılan yarın bizi de, bizim en sevdiğimiz insanları da sokabilir. Bir yerde bir kötülük gördüğümüz zaman mümkünse bunu ortadan kaldırmaya çalışalım. Buna gücümüz yetmiyorsa bu işi dilimizle söyleyerek yapalım. Buna da gücümüz yetmiyorsa kalbimizle karşı koyalım, refüze edelim ki bu reddetiş de yapılmıyorsa bilelim ki biz iyi bir insan değiliz. Ki ben bir yılan komşusunu soktuğu zaman omuz silkip bana ne diyen kimselerin insan olduğuna da inanmıyorum. Onlar unutmasın ki yarın o yılan kendilerini de sokacaktır.


Mailinizde bahsettiğiniz ikinci husus da birincinin devamı gibidir. Bugün maalesef birçok televizyon kanalı kötülüğü yayan birer şer makinesi halindedir. Bir şair


“Memlekete kıymayın efendiler”


diyordu. Bugün neyazık ki bazı kanallar her yaştaki insan için mütemadiyen bombalar atan bir uçak durumundalar. Türk dili üzerinde yaptığı konuşmalarıyla elinden geldiği kadar ülkesine, diline, edebiyatına olumlu katkılar yapan Jülide Gülizar Hanımefendi anlatmıştı. Televizyonun ilk yıllarında TRT’de görev yapan bir hanımefendi edepli bir şekilde ayak ayak üstüne atar. Yani şimdi bazı kimselerin sırf bacaklarının güzelliğini göstermek için ayak, ayak üstüne atması gibi değil, o TRT’de olay olur. Genel müdür, o hanımı çağırır, sizi seyreden nice güngörmüş, kültürlü, değerli insanların önünde nasıl ayak ayak üstüne atarsınız, bir daha görmeyeyim, yoksa takibat açtırırım, der. Düşünün efendim, bu kadar kısa bir zamanda nereden nereye geldik. Bugün birçok hanım ekrana kombinezonla çıkıyor. Hatta annelerimizin giydiğimiz kombinezonlar bugün bazı kimselerin giydiği sözümona giysilerden daha mazbut, daha kapalı idi. Bu aslında edebin, hayanın, utanma duygusunun kaybolmasına doğru bir gidiş değil midir? Kadın, gerçek kadın, kıyafetiyle, konuşmasıyla, oturup kalkmasıyla, davranışlarıyla edebin, zarafetin, inceliğin, kibarlığın, asaletin, görgünün simgesi olması gerekirken bugün gelinen durum insanlık kültürü adına kendini bilen insanları ne kadar üzüyor. O programdaki bir hanımefendinin edepsizliği protesto manasında sarı kurdele takmak istemesi ne kadar anlamlı.


Herkesin kendi çapında, kendi imkanlarına göre alacağı önlemler muhakkak vardır. İyi adına, güzel adına, temiz, asil, büyük ve yüce olan adına imkanları nisbetinde tavır alabilenlere, bu çirkin gidişe dur diyebilenlere ne mutlu. Onlar geleceğin, mutlu yarınların en güzel örnekleridir. Onları seviyoruz, onlarla iftihar ediyoruz. Allah onlardan razı olsun.


Çocuklara her gün şiddet unsuru içeren çizgi filimleri sunan kanallara karşı sırf çocuk bir süre sessiz kalıyor, oyalanıyor diye sesini çıkarmayan anneler ne kadar büyük bir vebal içinde olduklarını hiç düşünüyorlar mı? Bugün ekilen zehirli tohumların, yarın büyüyüp bir orman haline gelip, çevresine zehir saçacağına nasıl kayıtsız kalıyorlar, hayret ediyorum. Yıllar önce bir arkadaşımın kızı Amerika’ya gitmişti. Gene devam ediyor mu bilmiyorum, Türk ve Amerikalı gençler bir süre o ülkelerde kalıyor bir aile yanında yaşantılarını sürdürüyorlardı. Hatta o ailenin büyüklerine anne, baba diye hitab ediyorlardı. Bir gün yemekte arkadaşımın kızı biraz acele eder, evin hanımı sorar, kızım bir işin mi var, niye acele ediyorsun? Cevap verir, anneciğim birazdan televizyonda Dallas dizisi başlayacak, yetişmeliyim, acelem onun için. Ev sahibi hanım birden sertleşir, hayır kızım der, seyredemezsin. Biz onurlu, haysiyetli bir aileyiz. Bizim evde böyle rezil bir dizi seyredilemez. Seni men ederim.


Arkadaşımın kızının anlattığı bu olayı yıllardır düşünürüm. Bir kere daha idrak ederim ki önemli olan hayattaki olaylar değil, o olaylar karşısında bizim takınmış olduğumuz tavırdır.


Efendim, sizi sevgi ve saygı ile selamlıyor, bütün iyiliklerin ve güzelliklerin sizinle beraber olmasını diliyorum.


Sabri Tandoğan


Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :

İnsan ve Sorumluluk Duygusu Yazan Hatice Hakeri
Cvp: İnsan ve Sorumluluk Duygusu Yazan Sabri Tandoğan

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]