Aziz Büyüğüm, Çok Değerli Dostlar,
Hepinize en içten dileklerle Merhaba,
Bugün de sizlerle Sayın Büyüğümüzün daha önce bazı bölümlerini paylaştığımız bir gazete yazısının devamını sunuyoruz.
Hayırlı günler, hayırlı Ramazanlar dileğiyle…
Çiğdem Seçkin Gürel
Sessizlik Kültürü (5)
İtiraf edelim, zor bir çağda yaşıyoruz. Her şey insana karşı. Bugün insanları yargılarken insaflı olalım. Bugünkü insana bakarken neyi noksan diye değil, bu şartlar altında hala neyi kaybolmamış diye bakmak gerekiyor. İnsanlar doğuştan tertemiz doğuyorlar. Melek gibi doğuyorlar. Sonra, aile, okul, toplum üçlüsü onu canavar haline getiriyor. Hepimiz canımız dişimizde çok zor şartlarda yaşıyoruz. İnsanlara eleştiri ile yaklaşmak, her an onları yargılamak bize ne kazandırıyor? Ne olur biraz da sevgi ile, saygı ile, edep ve incelikle yaklaşsak onlara. Bugünün insanı eleştiriden çok, yargılanmaktan çok, sevgi, saygı, ilgi özlemi içinde. Ne olur birbirimizden esirgemeyelim bunları. İnsanlar bizden sevgi bekliyor. Saygı bekliyor. Biz onlara ne götürüyoruz. İnsanda sesi duyulmamış büyük bir musiki gizli. Onu duyabilmek için çaba harcamak lazım. Yüzüne yanlışını çarpmayın hiç kimsenin. İtiraf için kimseyi zorlamayın. İç dünyasında bir çıkar yolu bulabilmesi için, sevgi ve saygı ile, hikmetle ona fırsatlar verin. Kainatın en büyük sarayı, içi sevgi ile dolu insan kalbidir.
Gevezelik içten fethi engeller. Tekamüle engel olur. Etki gücünü azaltır. Sükuta sarılan kurtulur. Kurtuluş, diline sahip olmaya bağlıdır. Söz gümüşse sükut altındır. Sükuttan daha güzel söz söyleyeceksek ağzımızı açalım. Sükutun şiiriyetini yaşamak ne güzeldir. Özdemir Asaf, “Bir kelimeye bin anlam yüklediğim zaman sana sesleneceğim” der. İnsan düğümü ancak sevgi ile çözülür. Karanlıklarla dolu insan yaşamı ancak sevgi ile aydınlanır. Hep şikayet, hep eleştiri, hep yargılama… Bunlardan ne kazanıyoruz ki… Karanlıklara küfredeceğimize bir mum ışığı yakabilsek… İnancın temelinde yatan sevgi, saygı ve hoşgörü değil midir? Neden sürekli olarak duygu ile düşüncenin arasına fesat sokuyoruz? Kalbin alanı ayrı, kafanın alanı ayrı. Biz kalple çözülecek, duygu ile halledilecek bir soruna kafa ile yaklaşırsak, keza aklın çözebileceği alanlara duyguyu karıştırırsak, sonuç hüsran değil midir? İnsanı mutlu eden, kendi iç aleminde bir düzen, bir güzellik, bir ahenk kurabilmesidir. Kalbin edebi sükuttur. Elde edilmesi en güç dostluk, insanın kendi kendisiyle dost olabilmesidir. Gözü yerde olanın gönlü asumana çıkar. İnsanoğlu aşkla yükselir. İnsan olmak bir sanattır. Istırap bir rendedir. Fazlalıklarımızı alır. İnsanı insan yapan yine insandır. Her an yeni bir hal içindeyiz. Her an yeni bir sınavdayız. Bu dünya darılma pazarı değil, dayanma pazarıdır. Hilkatten murat idraktir. Şükretmemek, nimetin elden gitmesine sebep olur. Allah kuluna kafidir. Seccadende bulamadığın huzuru ve güzelliği hiçbir yered bulamayacaksın. İnsanın gözü aklı kadar görür. Dikkat et vücudun bir mabettir. İçinde sana senden yakın olan vardır. Mana aleminin kapıları sabır, şükür, edep, tevazu ve sükût ile açılır. Dünya ancak sessizlikte açar kendini. Sessizlik kişiyi özgür kılar, dar ağacında bile… Yarının çiçekleri bugün atılan tohumlardır. Yaşamanın hüneri her yeni günün güzelliğini görebilmektedir.
SABRİ TANDOĞAN