Efendim hayırlı akşamlar, mübarek ellerinizden hürmetle öpüyor, değerli can dostları sonsuz saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Hastalığım sırasında, telefon ederek hatırımı soran dostlara ayrıca teşekkür ediyorum.
20.05.2010 Tarihli sohbet notlarını sunuyorum hayırlı olması dileğiyle...
Sohbette değerli büyüğümüzün etrafının sevenleri tarafından sarıldığını gören bir dost; Yüzünde derin, anlamlı, huşu dolu bir ifade ile "Tatlı suyun başı kalabalık olur" diyor. Bu yerinde ve anlamlı söz fakiri de düşünmeye sevk ediyor.
Değerli büyüğümüz suyu daima akan bir pınar gibi. Her nefesinde, sözünde pınarbaşına gelenler bu sebilden istifade ediyor. Suya hasret insanlara bu pınardan cömertçe sunuyor, sular sebil gibi hep akıyor, kabını dolduran dolduruyor. Bu Pınar hep akacak, hiç bitmeyecek diye düşünüyorum. Yeter ki susayan insan pınarbaşına gitmeyi akıl edebilsin.
Biz sözü sahibine bırakalım:
-Efendim, tenkid etme hususunda bize ne tavsiye edersiniz?
-Tenkidini yap, ama o kadar güzel tenkid yap ki, kimse itiraz edemesin. Anadolu'da bir laf var: "Keskin sirke küpüne zarar verir" Keskin sirke olmayalım. Anadolu insanının kendisine göre bir görgüsü vardır.
Peygamber Efendimiz "Ya hayır söyle yahut sus" Buyuruyor. Bizim ağzımızdan yalnız hayırlı kelam çıksın. Arkamızdan bahar rüzgarları estirelim, güzel hatıralar bırakalım.
Ne mutlu her konuda haddini bilenlere... Bütün mesele nefsinin hakimiyetinden kurtulmak. Daima ölçü, denge haddini bilme... Nerde; her yerde, ne zaman; her zaman, kime karşı; herkese karşı.. Denge, ölçü hayatta her şeyin özüdür. Çorba yapmaktan tutun da, giyinip kuşanmaya kadar.
-Sevgi ve saygıda da ölçü olmalı mı?
-Sınırsız sevgi, saygı olmaz. Bunlar daima karşılıklı olacak. Edepte de ölçü olacak. Karşılıklı sevgi, saygı.. karşılıklı edep. Sınırsız ve karşılıksız bir şey yok. Herşey karşılıklı. Bir dükkana girdiniz, size hoşgeldin demez, ilgi göstermezlerse, ben olsam çıkar giderim. İnsan sevdiği insandan da ilgi bekler, göremezse uzaklaşır.
-Efendim denge, ölçü insan fıtratında mevcut mudur? İnsan'ın fıtratı temiz kalmışsa dengeli bir hayat yaşayabilir mi?
-Evet. İnsan doğarken tertemiz doğuyor. Tüm bu özellikler insan doğasında mevcut. Ama sonradan çevreden aldığı tesirle, anne-baba'dan aldığı olumsuz tesirle fıtratı bozuluyor.
-İnsan çevrenin, anne babanın tesiri ile insanlıktan çıkıyor. Peki tekrar insanlık makamına çıkmak mümkün mü?
-İnsanlardan zulüm göreceğiz, onlar bizi ağlatacak ve biz yavaş yavaş tekamül edeceğiz. İnsanları insan yapan ne mevkidir, ne makamdır, ne zenginliktir. İnsanı insan yapan, edeptir. Peki bu edebi insanlara kim öğretecek? Edep, bambaşka bir şey. Bu mekteple, fakülte ile olmuyor. Görgü diyoruz: Aileden gelen bir özellik.
Teyzem, Mevhibe İnönü ile tanışırdı. Toplantıları olurmuş.10 hanım bir araya gelirmiş. İçlerinde gerek oturması, gerek konuşması ile her hali ile en edepli olanı Mevhibe Hanım imiş. En az konuşan oymuş.
-Mevhibe Hanım'ın bu kadar edepli olmasındaki sır nedir?
-Mevhibe Hanım'ın bu kadar edepli olmasındaki sır, ailesinden gördüğü gibi yaşaması idi. Hani bir söz var: "Anasına bak, kızını al" derler. Bu çok doğru bir söz. Aileden görecek, bazı şeyleri o da yaşantısında uygulayacak. Kültürün temeli de görgüdür. Görgü olmayınca olmuyor.
-Görgüyü artırmanın yolu var mı?
-Görgüyü artırmanın tek yolu, görgülü insanlarla görüşmek, onlarla sohbet etmek.
-Çok görgüsüz bir insana bir şeyler verilebilir mi?
-Çok görgüsüz bir insana hiç bir şey veremezsin. O seni sürekli incitir, zarara sokar.
Sohbetimiz Ümit Yaşar’ın bir şiirinden mısralarla devam ediyor:
Işık diyordun, işte bak,
Kör kuyulara kadar ışıdı yeryüzü.
Renk diyordun işte bak,
Buram buram mavi,
Çarşılar dolusu kırmızı,
Süt beyazından geceler,
Sarı güneşler ortasında, turuncu bir gün.
Yitirilmiş saadetlerin bahçesinde,
Mor çiçekler...
Ümit Yaşar Oğuzcan