Merhaba Sabri amca; Hayırlı bir Pazar günü diliyorum.
Bugün hava İstanbul'da serin bayağı. Sabah Alperle uyanınca dedim ki "hadi köşedeki pastanede kahvaltı edelim" dedim. Peki dedi. Bizim eve yakın sık gittiğimiz bir pastane var; ama orası biraz pahalı; ben de değişik yerlere gitmeyi sevdiğim için, Alpere bu sefer diğerine gidelim dedim. Oradan da birkaç defa alışveriş yapmıştım ve oranın yeri daha ferah, daha aydınlık; hem de dışarda oturmaya yerleri var; yol kenarında; çalışanlar da güleryüzlü çok...Oraya gittik bu sefer; dışarda oturduk. Yukarısında da branda gibi birşey yapmışlar yağmur yağarsa ıslanmasın masalar diye. Gayet güzel siparişimizi verdik ve dışarıdaki bir masaya oturduk. Hafif serindi hava ama güzeldi. tam yemeye başladık ki şakır şakır bir yağmur başladı! ama nasıl bir yağmur; bardaktan boşanırcasına. Allah'tan üstümüzde branda olduğu için bize yağmur gelmiyor; çaylarımızı içmeye ve kahvaltımızı etmeye devam ediyoruz. Bir yandan da sohbet ediyoruz. Sonra birden sırtımın sağ arka tarafından yukardan kovayla su boşaltıldı sanki ve sırılsıklam oldu sırtımın sağ arka tarafı. Alper de ıslandı ama ona bana geldiği kadar su gelmedi. Tabii hemen ayağa kalktık köşeye çekildik. Meğer apartmanın borusu patlamış ve patlayan borudan brandanın kenarından yağan yağmur olduğu gibi sağ tarafıma yağıverdi. ıslandım bayağı tabii. Sonra pastanenin içine girdik ve içerde oturduk. Yağmur çok kısa süreli yağdıktan sonra durdu. Çalışan çocuklar brandanın üstündeki boruyu taktılar, etrafı temizlediler. Biz de dışardaki yiyeceklerimizin yiyeyemediğimi kısmı yağmurla ıslandığı için tekrar sipariş verdik içerde. Sonra hesabı istedik; çocuk neler yediğimizi sorduğunda ben sayarken kendisine bana "dışardakileri saymayın, sadece içerde yediklerinizi söyleyin" dedi. Olur mu dedim, dışardayken de yediklerimiz vardı yağmur yağmadan önce dedim. Çocuk "yok, dedi, onların parasını almayacağız". Çocuk ısrar edince onları almayacağız diye, sadece içerde yediklerimizi söyledik; oldukça düşük bir ücret söyledi çocuk. Ödedik ve çocuğa "hakkınız geçtiyse helal edin" dedim, gülümseyerek, olur mu öyle şey, helal olsun, ıslandınız siz burda dedi. Birbirimize teşekkür ederek ayrıldık pastaneden. Çıkınca Alper de çocuğun davranışından çok memnun olduğunu dile getirdi. Ben de Alper'e dedim ki esnaf dediğin böyle olur işte. Ne kadar efendi ve güleryüzlü dedim; nekadar da tok gözlü; demek bu yüzden burası ne zaman görsem tıklım tıklım dolu bütün masaları dedim. Sonra evimize geldik. Ve size yazmak istedim.
Eve gelince düşündüm; hem daha ferah ve aydınlık olduğu için, hem de dışarda oturma imkanı var diye, hem de evimize daha yakın olan herzaman gittiğimiz pastane fazla pahalı bir yer diye diğerine gidelim dedim. Ama yine dışarda oturamadık aniden boru patlayıp da üzerime yağmur yağınca ve çok ıslandı kıyafetim; düşündüğümden bile az para aldılar bizden, üstelik dışarda ıslandık diye kendilerinin sorumlu olduklarını düşündüklerinden dışarda yediğimiz hiçbir şeyin ücretini ısrarla almadılar. Ama ıslanmış olsak da ve dışarda oturamamış olsak da oradaki çocuğun öyle bir durumda bize gösterdiği güleryüzü, tokgözlülüğü, efendiliği ve bize gösterdiği iyi ve güzel davranışı görmek tüm bunlara değerdi ve ikimiz de oradan ayrılırken çok memnun ayrıldık. İşte böyle Sabri amcacım. Size de anlatmak istedim bunu. Hayat nekadar garip. Aslında hiçbir şey bizim elimizde değil. Biz sanıyoruz ki biz yönlendiriyoruz ama bizi yönlendiren öyle büyük bir güç var ki! Hayatta hiçbir şey bizim elimizde değil, bizim istememizle olmuyor. Bizi yönlendiren çok ama çok büyük bir varlık var; gözümle göremediğim ama kalbimde o kadar yoğun hissettiğim büyük bir varlık! Bunu her seferinde gördükçe ürperiyorum ve Allah'tan korkuyorum. Yanlış bir şey yapmaktan, O'nun rızasını kaybetmekten, günah işlemekten, güzel insanları incitmekten, kırmaktan...
Allah bizi doğrudan, doğru yoldan ayırmasın, daima O'nun yolunda gitmemizi nasip etsin, yanlış insanlarla karşılaştırmasın dilerim hiçbir zaman.
Sevgi ve saygıyla ellerinizden öpüyorum.