Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın F.Gül Hanım’dan aldığımız renk dolu, ışık dolu, şiir dolu bir sunum.
Gönderen : F. Gül
Tarih : 10/13/2010 7:23:59 AM


 


Saygıdeğer Babacığım, Değerli Gönül Dostları,


 


 


Yeni bir akşama merhaba demekteyiz.


 


Alıversin kuşlar beyaz kanatlarında,


Lacivert derinliklerin Bembeyaz ufuklarına.


 


“ Akşam “ ve “Sabah” Türkçenin iki büyülü kelimesi. . Birçok şaire de ilham kaynağı olmuş. Belki de hiç bir dilde bu rüya kadar güzel anları kendisine bu kadar yakışan, anlam kazandıran ifade tarzı olmamıştır. Bu büyülü kelimeler çok güzel ve anlamlı telaffuz edildiği takdirde insan ruhuna huzur ve sükun veriyor. Keza “Bahar” derken hangi birimiz içimizde yaşama sevincini, yeniden doğuşun o çılgın coşkusunu hissetmeyiz. Tek başına telaffuz edilirken bile insan ruhunda senfoniler uyandıracak kudrette. ”Kuşlar” derken de içimizde sevecen, tatlı cıvıltılar duymamak mümkün mü? Bu bahar yine kuşlar Bahçemdeki ağaca, yuvasını yapacak, Bir daldan öbür dala, Cıvıl, cıvıl uçacak. Her anın o kendine munhasır güzelliğini, şiiriyetini, sırlarını ve büyüsünü verebilen kudrette bir dil Türkçemiz. Tıpkı müziğimiz gibi. Kelimelere hep ifade ettiği anlamları yönünden bakmaya gayret ettiğimiz zaman onlar da size sırlarını ifşa ederler. Bazen bir sokak ismi insanı alır hiç bilmediği, tanımadığı yeni yerlere taşır. Tanıştırır. İlkindi…Yine mübarek bir zaman diliminin akışı içinde varlığını bize hatırlatan efsunlu bir kelime. Ömrümüz boyunca yaşadığımız ilkindiler ruh halimizi, farklı bir mecraya çekerek içinde yaşadığımız hayatın yeknesaklığından bizi çekip alarak yeni bir güzelliğe, akşamın hüzünlü, bazen masalsı, bazen coşkulu gizemine hazırlar. Ömrümüz boyunca bu ilkindilerin en az birkaç kez o İlahi güzelliğini, duyup yaşamak, hissetmek, içimize sindirmek bize bir ömür boyu huzur, sükun, güzellik duygusu vermeye yetebilir. Yatsı… Yumuşak tatlı ahengiyle, insanı kucaklayan, içine alan bir zaman dilimi. Sabah Namazı ile başlayıp Yatsı Namazı ile Kutsadığımız, Namaz ile birlikte zikrettiğimiz her bir zaman dilimi hayatımıza ayrı ayrı renk ve anlam katmıyor mu? ” Bütün evlerin ışıkları söndü. Kapılar örtüldü. Yorganlarımızı üzerimize çekip, baş başa kalacağız kendimizle. Başımızı yastığa koyup yumuşak, tatlı bir uykunun kollarına bırakacağız kendimizi. ” Fazıl Hüsnü Dağlarca bir şiirinde;


 


“Misafir et beni Tanrım,


Kendi dünyamı kuruncaya kadar. ”


 


Diyor. Gönlüme sizin sohbetiniz düşüyor. ”Biz misafirliğimizi bilelim. ” dersiniz daima. Özdemir Asaf da bir şiirinde;


 


“Bir gün herkes kendi bahçesine derlerse


Hazır mısınız?”


 


diye soruyor. Bu zaman diliminde insan kendi bahçesinde dilediği gibi dolaşır. İnşallah o bahçemize renk renk güzel çiçekler tohumlar ekmeyi Allah cümlemize nasip eder. “Sonbahar” derken hangi birimizin içini hüzünlü ama tekrar kavuşacak olmanın da umudunu yitirmeyen tatlı bir duygu kaplamaz. “ Rüzgarla savrulan yapraklar” işte bir sonbahar motifi. ”Yaprak”: Durup düşündüğümüz zaman, nasıl hassas, zarif, ince bir kıpırdanış doğar içimizde. Acaba insanı zerafete, inceliğe, kibarlığa götüren, bu algılayışlar mı? Kendini ifade imkanı bulamamış duygular, düşünceler bazen bir mısrada, bazen bir kelimede uyanıverir, mücessemleşirler. Hayatı tüm zorluklarına rağmen anlamlı kılan, güzel kılan acaba bu sezişler mi? “Kış geliyor” derken, hepimizin gözleri önüne ömrümüz boyu yaşadığımız kışlardan hatıralar canlanacaktır. Herbiri farklı değişik, biri diğerine benzemeyen. Benim çocukluğumda kış demek çok özlemle beklediğim kar yağışlarıydı. Karda yürümek, oynamak yuvarlanmak. . . Ama bu zevkim uzun yıllar devam edemedi. Üşütüp, ağır bir soğuk algınlığı geçirdikten sonra, karlarda yuvarlanmak, oynamak benim için artık sona ermişti. Ama kar yağınca yürümeyi bırakmadım. Ta ki karların diz boyunu geçtiği bir günde, ablamla yürüyerek okula giderken, Ablam, temizlenmiş kısımlardan daha temkinli yürüyordu. Ben hiç basılmamış yerlerden yürümeyi tercih ediyordum. Birden bir çukura düştüm. Karlarla örtülü olduğu için çukur kapanmış. Ablam, çekti aldı beni. Ani düşüşüm bende şok tesiri yapmış olmalı. Böylece hiç basılmamış yerlerde gıcır gıcır karla hemhal olma zevkim de sona ermiş oldu. Sonraları bir köşede oturup, camdan kar yağışlarını, kar yağdıktan sonra oluşan muhteşem manzaraları ve içim burkularak ta olsa, karlarda yuvarlanan, oynayan çocukları seyretmekle iktifa etmeyi öğrendim. Ne kadar hızlı geçiyor zaman, ne kadar çabuk değişiyor her şey. Ve bizler bu değişime ne kadar kolay ayak uyduruveriyoruz. Farkına varmadan yaşadığımız, ama şimdi hatıralarımızın aralığından bize öylesine tatlı sevecen gülümseyen geçmiş zaman akislerinin bizde uyandırdığı güzellik duygusu, hayatı benimsemiş, kabullenmiş olmaktan kaynaklanabilir mi? Belki şu an yaşadığımız yıllar sonra hatıralar arasına karışacak olan şu an da bizde, aynı sıcak duyguları uyandıracak. Hiç şüphesiz evet demek geçiyor içimden. Kendimizi ve başkalarını da kabullenmiş, kucaklamış olabilmenin de, kendi dünyasını kurabilmiş olmanın da bir sonucu olarak. Ve kırmış olabileceğimiz kalpler için duyduğumuz pişmanlıklar, Allah'a ulaşan yalvarışlar, yakarışlarla akan gözyaşlarımızın ardından, içimizde hissettiğimiz Yaz yağmuru sonrası gibi, tertemiz toprak kokusuna benzeyen bir Rahmet kokusu. Yoksa dört mevsimi bizler de içimizde yaşıyormuyuz? Bahar yağmurları bizim içimizde de yağıyor mu? Rüzgarlar, fırtınalar bizde de esiyor, Bazen bahar çiçekleri açıyor mu? Kainatın Efendisi, Peygamber Efendimiz’in sizin en çok zikrettiğiniz Hadislerinden biri de; “Ya Hayır Söyle Yahut sus” Ve sizin mısralarını dilinizden düşürmediğiniz, yine sizin tabirinizle;İnsanlık kültür ve tasavvuf tarihine Tükçenin en güzel, en anlamlı mısralarını hediye etmiş olan Yunus Emre Hz. lerini anmadan geçemeyeceğim.


 


“ Söz ola kese savaşı,


Söz ola kestire başı,


Söz ola ağulu aşı,


Yağ ile bal ide bir söz. ”


 


Güzel Türkçemizin insan üzerindeki büyülü etkisinden bahsederken söz dönüp dolaşıp nerelere geldi. Yazmaya başlarken, niyetim bu değildi ama gönülden öyle geldi. Biz de eyvallah diyoruz.


 


Efendim hatalarımızın, kusurlarımızın af edilmesi istirhamı ile hürmetle mübarek, gül kokulu ellerinizden öpüyorum. Cümle dostları saygı ve sevgi ile selamlıyorum…


 


F.GÜL

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]