Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Çiğdem Seçkin Gürel Hanım'dan aldığımız sunum.
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 10/16/2010 7:09:04 AM


 


 


Aziz Büyüğüm, Çok Değerli Dostlar,


Hepinizi çok iyi olmanız dileği ile selamlıyor, Sayın Büyüğümüze ait bir önceki yazının devamını sunuyoruz.


 


En içten selam, sevgi ve saygı ile.


 


 


Çiğdem Seçkin Gürel


 


Sanat ve Etkilenme (2)


Adına ister hayat deyin, ister sanat, öyle görkemli bir doku ki, yüz binlerce, milyonlarca incecik iplik bir araya geliyor, o kumaşı meydana getiriyor, her ipliğin ayrı rolü var. İnsanın kişilik yapısı da öyle. Milyonlarca etkilenmeler bir araya geliyor. İç alemde, bilinç altında o gizem dolu dünyada inanılmaz güzellikte bir terkip ortaya çıkıyor. Gayet tabii etkileneceğiz, amaç her an daha iyiye, daha güzele gitmek değil mi? Matisse etkilenmekten korksaydı, gönül dünyasının kapılarını sımsıkı kapasaydı acaba bugün hayranlıkla, aşkla seyrettiğimiz o doyumsuz güzellikteki eserleri ortaya çıkar mıydı? Önemli olan; iyi olan, güzel olan her şeye yapılarımızı sonuna kadar açmak iç dünyamızda o sentezi yapabilmek, ortaya yeni, yepyeni, solmayan, pörsümeyen, eskimeyen bir güzellik koyabilmektir. İnsan gönlü ışıkla dolunca ışıktan fark edilmez. İnsan demek, göz demektir. Göz tüm güzellikleri görebiliyorsa, seçebiliyorsa ona göz denir. Güzellik kainatın altın anahtarıdır. O anahtar kolay kolay ele geçmez. Onu aşkla, heyecanla, sabırla yılmadan aramak gerekir. Amorfalyus titanyum isimli bir bitki on beş yılda bir çiçek açıyor, doğada öyle gizli güzellikler var ki… Ancak belli bir düzeye gelen insanlar bu güzellikleri görebiliyorlar. Varoluşta her şey sevginin emrinde, ağaç bile sevgiden çiçek açıyor. Her varlık, her an, her şeyde sevgi özlemi içinde… Gönlünü sevgiye ve güzelliğe aç, bak sıkıntın kalıyor mu? Şekilde, kabukta kalan, öz olana, şekilsize ulaşamaz. Güzele varmak, bütünü kavramakla olasıdır.


Evrende öyle çıldırtan bir güzellik ve ahenk var ki. Kendi kendilerini aşamayanlar, kendi egoları içinde hapsolanlar, hiçbir zaman o senfoniyi dinlemeyecekler. Su sesi ve kanat şakırtısına yabancı kalanlar, zamanı billur bir avize gibi göremeyecekler. Ey zaman geçme dur öyle güzelsin ki; diyemeyecekler. Her zaman maviliğin bittiği son hadde kadar yürüyebilenler, kendilerini varlığın dar hendesesinden kurtarabilenlerdir.


 


SABRİ TANDOĞAN

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]