Sayın İlknur Hanım,
17.10.2010 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, huzurevlerini, oraya çocukları tarafından atılan insanları anlatıyorsun. Beni yine ağlattın. Bu bana çağın en büyük yüz karası gibi geliyor. Onun için çağdaş kelimesinden tiksiniyorum, iğreniyorum. Bu, çok adi, çok rezil bir kelime. Fransız romancısı bir hanım “Ben” diyor, “bu çağda yaşadığım için utanç duyuyorum. Bunlardan bütün varlığımla tiksiniyorum.” Ne demek anneyi, babayı huzur evine bırakmak? Bundan büyük canavarlık mı olur? O çocukların hepsi adi, şerefsiz, alçak insanlar. Geçen gün Azize Anne’nin ölüm yıldönümü idi. Tekrar istemeyerek hatırladım. Bu dünyanın en güzel, en muhteşem, en yüce annesini iki oğlu ve bir kızı tıpkı cami avlusuna bırakılan bir piç çocuk gibi huzur evine götürdüler. Ama kandırarak, ama alçakça, ama şerefsizce. Hastaneye götürüyoruz diye. O mübarek kadın son günlerini ıstırap içinde geçirdi. Oysa oturacak evi vardı, kocasından kalan emekli maaşı vardı. Söke söke, yırta yırta o mübarek kadına kıydılar. O dünyanın en hassas, en ince insanına son günlerinde kan kusturdular. Oysa mübarek kadın kimseye muhtaç değildi. O ufacık evi hemen satılığa çıkardılar. Oysa üçü de refah içinde yaşıyordu. Kızının özel arabası, özel şöförü vardı. Gelip annesinin yanında üç beş gün misafir kalamadı. Allah da onların dünyalarını, ahiretlerini zehir eder inşallah. İnşallah dünyada da ahirette de cehennem azabı içinde yaşarlar. Nerde annesini, babasını, cami avlusuna bırakılan bir piç çocuk gibi, huzurevine bırakan alçak evlatlar varsa Allah hepsinin belasını versin...
Değerli yavrum, şu anda hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum. Senden müsade istiyorum.
Selam, sevgi ve saygı ile.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Yeryüzünün en alçak, en adi evlatları Yazan İlknur
Cvp: Yeryüzünün en alçak, en adi evlatları Yazan Sabri Tandoğan