Muhterem hocam,
"Bilgisizlik kolay ve rahat elde edildiği için insanların çoğu bilgisizdir" demiş bir düşünür.Bildiğimizi zannettiklerimiz içinde bilmediklerimiz o kadar çok ki kendimizi cahilliğimiz içinde aydın zannediyoruz.Bize verilen eğitimle sadece sınıf atlıyoruz,diploma alıyoruz, fakat bize ne mesleğimizi doğru dürüst öğretiyorlar, ne hayata hazırlıyorlar, ne de insan olmayı öğretiyorlar.Ve bütün bunlar bilinçli ve sistemli yapılıyor.Şu andaki eğitim sistemi insanlara düşünmemeyi,sorgulamamayı,kendini geliştirmemeyi, düzenin bir parçası haline getirmeyi amaçlıyor. İlkokuldan başlayarak üniversiteye, memuriyete kadar çoktan seçmeli testlerle hayata hazırlanıyoruz.Tüm okul hayatımız boyunca test kitaplarına gömülüp, neden, nasıl sorularını sormadan,beş seçenekten bir doğruyu seçerek, hırs ve rekabet içinde yarıştırılarak eğitiliyoruz. Öğrenmeye,düşünmeye, kendimizi geliştirmeye fırsatımız bile olmuyor.
En kötü cahillik bir şey bilmezken bildiğini sanmaktır. Daha okuma yazma öğrenmeden üniversitede yüksek lisans dersi almaya çalışıyoruz. İman ilminin hakikatlerini bilmezken, ilmi ledünün sırlarına ulaşmaya çalışıyoruz.
Çok basit bir örnek vermek gerekirse, dini konularda ahkâm kesenler de dahil olmak üzere büyük çoğunluğumuz güzel bir abdest almasını biliyor muyuz? Abdest sadece suyla temizlenmek değildir, aynı zamanda ruhun yıkanmasıdır, o yıkanmayla ruhun ve bedenin namaza hazır hale gelmesidir. Ellerim, kollarım, ayaklarım suya değerken ve temiz çıkarken ruhumdan akanlar nedir, nelerden arınıyorum ben? Gerçekten bütün günahlarım suyla beraber dökülüyor mu? Pek çok insan huşu içinde namaz kılamamaktan şikayetçidir, fakat namaz abdestle başlıyor. Güzel abdest almasını bilmeyen bir insan huşu içinde namaz kılamaz.
Peygamber Efendimiz s.a.v. buyuruyorlar ki:
“Mümin bir kul abdest aldığında, yüzünü yıkayınca gözüyle bakarak işlediği bütün günahlar su damlalarıyla yüzünden dökülür. Ellerini yıkayınca elleriyle işlediği hatalar ellerinden dökülür. Ayaklarını yıkayınca da ayaklarıyla giderek işlediği bütün günahları suyla dökülür. Öyle ki abdest tamamlanınca günahlarından arınmış olarak tertemiz çıkar.”
Kabul etmek gerekiyor ki dinden, dünya hayatına, mesleğimizden, mutluluğa kadar bir şeyler öğrenmek istiyorsak bilmediğimizi kabul etmek zorundayız. İnsan ancak bilmediğini kabul ederse öğrenmeye başlayabilir.Ben bilirim diyen bir insana bir şey öğretemezsin.En çok bildiğimiz konuda bile öğrenmenin sonu yoktur.En cahil zannetiğimiz insan bile bir konuyu bizden çok daha iyi bilebilir.Hatta bir hayvandan bile bir şeyler öğrenebiliriz.
Birgün gölün başında oturan bir bilge, susuzluktan kırılan bir köpek görür. Köpeğin devamlı olarak göle kadar gelip tam su içecekken kaçması dikkatini çeker. Dikkatle izler olayı. Köpek susamıştır ama göle geldiğinde sudaki yansımasını görüp korkmaktadır, bu yüzden de suyu içmeden kaçmaktadır. Sonunda köpek susuzluğa dayanamayıp kendini göle atar ve kendi yansımasını görmediği için suyu içer. O anda bilge düşünür:
Benim bundan öğrendiğim şu oldu der;
Bir insanın isteklerini başarmak ile arasındaki engel, çoğu zaman kendi içinde büyüttüğü korkular ve engellerdir. İnsan bunu aşarsa, istediklerini elde edebilir.
Ama biraz daha düşününce aslında gerçek öğrendiği şeyin bundan farklı olduğunu görür. Asıl öğrendiği; insanın bir bilge bile olsa bir köpekten öğrenebileceği bilginin var olduğudur.
Belki de öğrenmeye önce kendimizden başlamalıyız. Öğrenmeye, bildiğimizi zannettiklerimizden başlarsak bilmediğimiz ne kadar çok şeyin olduğunun farkında olacağız.
Saygı ve sevgilerimle
Öğrenci