Sayın Göksu Bey,
29.10.2010 tarihli mailinizi aldım.
Kıymetli yavrum, ticaretin edebiyatı hakkında çok değerli mailini aldım. Güzel yavrum, bunlar sadece edebiyat ama realite değil. Türkiye’de ticaret hayatındaki realite şudur: Bir mal alacağın zaman en az beş altı dükkan gezeceksin. Hepsinin fiatlarını alıp kalite kontrolü yapacaksın. Hangisi hesabına geliyorsa onu alacaksın. Ama o kapora vermek niçin? Sanki o mal kaçıyormuş gibi. Biz seninle o kapora ile ne güzel pilav üstü döner yerdik. Şaka bir tarafa sevgili Göksu, yine rahmetli babannemin kulakları çınlayacak: Olgun, kamil bir insanı anlatırken “Yavrııım, o çok büyük insan. Kırk puşttan, kırk muşta yemiş.” berdi. Ben senin yerinde olsam gider o kaparayı isterdim. Ama verir, ama vermez. Eğer vermezse “Bu para,” derdim, “sizin için haram olmayacak mı? Doktora ilaca gitmeyecek mi?” Hayırlısı yavrum.
Seni çok özledim. Selam, sevgi ve saygı ile gözlerinden öpüyorum.
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Hepimiz böyleyiz, kırk puşttan kırk muşta yiyoruz Yazan Göksu
Cvp: Hepimiz böyleyiz, kırk puşttan kırk muşta yiyoruz Yazan Sabri Tandoğan