Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın F. Gül Hanım'dan aldığımız sunum.
Gönderen : F. Gül
Tarih : 11/1/2010 1:24:31 PM


 



 Muhterem  Büyüğüm, Değerli Dostlar


  


       Hürmetle gül kokan ellerinizden öpüyor, Bütün dostları saygı ve sevgi ile kucaklıyorum. Adnan Azar’ın  bir şiiri  ile güne başlıyalım istedik.


                            


                        BİRDENBİRE SABAH


 


                        Bir muştu gibi iniyor gün


                        Aydınlık ve anlaşılır


                        Bir çocuk saflığıyla


                        Bir gülüş gibi


                        Meraklı ve çiçeklerle örülmüş


                        Bir muştu gibi gün


                       Yüreğim bir pencere şimdi


                       Aydınlıklara


                       Yüreğim telaş telaş


                       Aydınlıklara


 


       Sözü değerli büyüğümüzün mübarek sohbetlerine bırakalım. Bugün sunacağımız sohbette, Değerli büyüğümüzü büyük bir saygı, ilgi ve dikkatle dinleyen  Selim bey ile Şahinur Hanım ve kızları aramızda. Onların bütün dikkatleri  ve ciddiyetleri ile  dinlemeleri, sohbeti adeta bir ibadet seviyesine yükseltiyor. Değerli büyüğümüzün bir ibadet aşkı ve heyecanı ile  yaptığı sohbetlerden bir bölümü hayırlara vesile olması temennisi ile sunuyoruz.


 


         


                   SAYIN SABRİ TANDOĞAN’LA HAK SOHBETLERİ (15/ 07/2010)


 


       Hayat, hayatın içinde öğrenilir. Sizi sevmeyen birisi için öyle strateji geliştireceksiniz ki, o kişi size hayranlık duyacak. Hayattaki her durum karşısında yeni strateji geliştirmek önemli. Hayat, hayatın içinde tanınır, hayatın ızdırapları, çileleri içinde. Allah, bu imtihanları niye veriyor. Kafamızı çalıştıralım diye.


Şahinur Hanım: Efendim çevremize bakıyoruz, henüz lise çağında genç kızlar erkek arkadaş ediniyor. Biz çocuklarımızı bu konuda nasıl bilinçlendirelim.


-Yavrum hayatta her şeyin bir zamanı var. Usülü var. Sevmek, sevilmek bir genç kız için, bir delikanlı için çok güzel bir şey. Ama her şeyin vakti, saati var.


Selim Bey: Efendim, çocuklarımıza nasıl faydalı olacağız? Onların daha iyi, daha doğru yaşamaları adına.


S. Tandoğan :Bir ailenin evladına yapacağı en büyük iyilik, onun hayatı tanımasına yardımcı olmaktır.


İlkokulda idim. Kese kağıdı yapar, satardım. Sümerbanka gider, önlüğümü, yakamı alırdım. Çantamı, kitaplarımı kazandığım para ile alırdım. Birgün babam beni görmüş. Eve geldiğinde, çok kızdı. ”Sen ne yapıyorsun. Bir tanecik oğlumun ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz miyim. ” diye söyledi. Annem, ”Dur Rüştü Bey, oğlum hayatı tanıyacak, ayaklarının üzerinde duracak” dedi. Çocuğun hayatı tanıması lazım. Daha çok akşam sohbetleri, bu konuya tahsis edilmeli.


        İlkokul 2 de idim. Öğlen eve gelirdim. Evi bir güzel süpürürdüm. Sonra fileyi alır çarşıya giderdim. O akşam ne yenilecekse, onun tayini, tespiti bana aitti. Çarşıya gider malzemeleri alırdım, ne pişecekse, eve gelirdim. Mesela akşama kuru fasulye pişecekse, sobanın üstüne koyar, haşlardım. Annem eve gelince, ona kolaylık olsun diye. Yani çocuğu hayata hazırlamak lazım, Bu da, ona çok planlı, sistemli bir şekilde fırsat vererek olur.


Selim Bey: Olaylar karşısında nerede aklımızı nerede duygularımızı kullanalım?


-Baktığımız suje maddeye bağlı ise, mantıkla halledelim. Bütçe duygu ile yapılmaz. Akılla, mantıkla yapılır. Mesela, balkona oturmuşsun, güneş batıyor. Çok  güzel renkler var. Renklere dalıyorsun. Burada da mantık olmaz. Duygular harekete geçmeli.


-F. Gül Hanım:Efendim mesela Necip Fazıl’ın  “Akşam” şiiri okunabilir mi?. . Sizden rica etsek…


-Elbette. .


                 Güneş çekildi demin


                 Doğdu bir renk akşamı,


                 Bu benim günlerimin


                 İçime denk akşamı


 


                 Akşamı duya, duya


                 Sular yattı uykuya


                 Kızıllık çöktü suya


                 Sandım bir cenk akşamı.


 


(Duygularımızın harekete geçtiği çoğumuzun gözlerimizin içinin dolu, dolu olduğu yüzlerimizin mutlu tebessümlerle, güzelleştiği bir an. İçimizi kaplayan güzellik duygusu ile Şükranlarımızı ellerimizi çırparak ifade ediyoruz. Değerli büyüğümüz bir ibadet şevki ve heyecanı ile sohbete devam ediyor. )


-Şhakespeare, duygularınızla düşüncenizin arasına fesat sokmayınız der.


  Hakikatler her an bütün insanların gözlerinin önünde. O hakikatler, bazen insanlarla, bazen hayvanlarla, bazen bitkilerle bize duyuruluyor. Bütün mesele onları hissetmek. Şöyle bir bakalım. Karşıdaki ağaçlar, çiçekler, şu tabaklar, bardaklar bize neler, neler söylüyor. Kaç kişi bunları fark ediyor.


- Efendim insanların kafası bilinçli olarak karıştırılıyor. Gerek TV programları ile, gerek moda denilen yönlendirmelerle.


-S. Tandoğan: Benim için iki hedef var. Allah ne der, Peygamber (S. A. V. )ne der. Onun dışında başkaları ne derse desin. Hayatta en büyük, en tehlikeli hastalık, kafa karışıklığı. O bunu der, şu şunu der. Olayları doğru teşhis etmek gerekir. Beynin kendine göre çalışma prensibi vardır. Tereddütler içinde kalmaktan beyin hoşlanmıyor. Karısını aldatan erkeklerin alzaimera yakalanma riski fazladır. Çünkü ya biri görürse, ya karım duyarsa diye, tereddütler, endişeler, stres, aşırı heyecan insanı yorar. Beynin çalışma prensipleri var. Ona dikkat etmeye mecburuz. Bazısı ben niye Vehbi Koç olamadım diye düşünüp duruyor. Bunu o kadar çok sorguluyor ki. . Bazı şeyleri fazla sorgulamıyacağız. Aşk, evlilik, zenginlik…Acaba kazandığı paranın zekatını veren kaç zengin var. Demek ki; Allah’ın sana takdir ettiği rızık o kadar. Kanaat, sabır, şükür. . İnsanı insan yapan üç meziyet. Elimizde karnımızı doyuracak bir dilim ekmek varsa, ona şükredeceğiz.


-Cenabı Hak, ”şikayet edenin derdini, şükredenin nimetini artırırım” buyuruyor.


-Katiyen negatif söz söylemeyeceğiz. Evimizde, işyerinde, hiçbir yerde. Toplum içinde evvela biz güçlü insan olacağız. Kimseyi hor hakir görmeden, ama kimseye de kendini ezdirmeden, kimseye eyvallah etmeden mütevazi bir hayat yaşıyacağız.


-Efendim kafamızın içinin de pozitif olması gerekli mi? Negatif söz söylemesek bile düşüncelerimizde barındırmamız  bize zarar verir mi?


-Düşüncelerimizden de sorumluyuz. Her şey düşüncede başlar. Aynen o fiili yapmış gibi yargılanacağız. Düşüncelerimizi temiz tutmamız gerekiyor.


Selim Bey: İrademizi geliştirmek için ne yapalım.


-Küçük, küçük egzersizler yapalım. Mesela ben ilkokulda iken, harçlığımla kiraz alırdım. Öyle bakardım kiraza, yemezdim. Bu bir egzersiz. Mesela bir mum yakar masaya koyardım. Yalnız hiçbir şey düşünmeden o muma bakardım. Veya 200 sayfalık bir kitap alırdım. Bu kitap bitmeden uyumayacağım derdim. Önemli olan kendini hayata hazırlamak.


                Hayatta daima dikkatli olacağız. Kime karşı? Herkese karşı. Münir Bey derdi ki; “Hayatta ne kadar sokağa düşen kadın varsa, onları oraya düşüren erkeklerdir. ”Biz önyargılı yaklaşıyoruz olaylara.


İngilizler’de centilmen, kibar, zarif, asil olan adam demek. (Centil=kibar, zarif-Man= adam) İngilizler der ki; “Centilmen odur ki: Bir sokak kadınından ayrılırken bile, ona saygı ile selam verir, reverans yapar.


                                                                                                                  


                               SABRİ TANDOĞAN


 


Efendim yazmaya sabah başlamıştım. Göndermek akşama nasip oldu. Hayırlı geceler diliyorum. Allah’a emanet olun. Allah sizi ve cümle dostları esirgesin, yar ve yardımcınız olsun efendim.


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]