Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın F. Gül Hanım'dan aldığımız sunum.
Gönderen : F. Gül
Tarih : 11/5/2010 7:00:56 AM


 


Saygıdeğer Büyüğüm, Değerli Dostlar,



Güzel bir günün sabahında hürmetle ellerinizden öper, bütün dostlara en derin saygı ve sevgilerimi sunarım.


       Efendim, A. H. Tanpınar’ın vefatının 100. senesinde İTEF (İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivali) adı altında, çeşitli yerlerde etkinlikler düzenlenmiş. Yine bu kapsamda 01 – 02 Kasım Tarihleri arasında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesinde Uluslararası A. H. Tanpınar Sempozyumu vardı. 02 Kasım da dünkü sempozyuma gitmek nasip oldu. Oditoryumun girişi Tanpınar’ın resimleri ve seçilmiş güzel yazılarıyla donanmıştı. En güzel tarafı da oydu. 4. ve 5. inci oturumlara katıldım. Doğrusu hayal kırıklığına uğradım. Birkaç  müstesna insan dışında, Tanpınar’ı tanımamış, anlamamış  kişiler. Ellerindeki metinleri  duymadan, hissetmeden okudular. Kimi Tanpınar’ın iyi bir şair olamadığını, Yahya Kemal’in etkisinden kurtulamadığını söyledi. Kimi, yazılarında İstanbul’un semtlerine dair yanlış tespitler olduğunu, hayal dünyasının kurgusu olduğunu, aslında amaçlarının Tanpınar’ı küçümsemek olmadığını v. s. belirttiler. Tabii olaylara her insan kendi görüş zaviyesinden bakıyor. Kısır, önyargılı görüşler olduğu gibi  Tanpınar’a daha objektif, evrensel sanatçı kişiliği ile de yaklaşanlar vardı. Sadık Yalsızuçanlar’ın Tanpınar’a yaklaşımı  öyleydi. “İki Dünya Arasında” başlıklı konuşmasında Tanpınar’ın doğu ile batı arasında bir sentez kurmaya çalıştığını, anı yaşama, yakalama arzusunu, büyük mutasavvufların eriştiği o zaman ve mekan kaydından kurtulma gayretinin eşiğinde olduğunu. “Eşik şiiri belki bu yaklaşımın neticesidir” gibi güzel tespitlerle bizi günün anlam ve önemine yaklaştırdı. Yabancı katılımcıların konuşmalarını dinleyemedim. Dünkü oturumda, Japon, Amerikalı, Fransız, İtalyan ve Lübnan’lı edebiyatçılar, “Dünyada Tanpınar” başlıklı oturumda bir araya gelmişler.


     Efendim, Mimar S. G. S. Üniversitesi Türk Dili veEdebiyatı Bölümünden Doç. Handan İnci’nin sunumundan bir bölüm;


“Dışarıya gelince, hiçbir zaman taşamayacağım…” diyordu Tanpınar günlüklerinde. Bugün ölümünün üzerinden neredeyse elli yıl geçmişken on sekiz dile çevriliyor kitapları. İspanyolcada Beş Şehir, Çince de  Huzur okunuyor…Ülkemizde ise, günlükleri yayınlanalıberi onun üzerinde yeniden ve daha fazla düşünmeye başladık. Kısacası “Türkiye’de ve Dünya’da Tanpınar Zamanı” yaşıyoruz. Hakkında yazılan makale sayısı bine yaklaşırken, kitaplar otuzu buldu. O ünlü “Sükut suikasti’nin yerini şimdi bir yorum yığını almış durumda. Sempozyumun hareket noktası da bu oldu. ”Ne içinde ne de büsbütün dışında” yaşadığı “zaman”ın, Tanpınar yorumlarımızı nasıl yönlendirdiği üzerinde düşünmek ve özellikle çeviriler sayesinde buluştuğu yeni okur kitlesini konuşmak istedik. ”


 Efendim bu arada Sadık Yalsızuçanlar ile ayaküstü selamlaştık. Size sonsuz hürmetleri var, ellerinizden ve ayaklarınızdan öpüyor. Dualarınızı istirham ediyor.


 Slayt gösterilerinde, Tanpınar’ın Günlüklerinden aldığım notlar;


“Aydınlığı, vuzuhu herkes gibi severim. Hayatı yapan şüphesiz ki onlardır. Fakat hakiki rüyası olan her şeyde, karanlığın bir hissesi vardır. ”


 “Servi ve Çınar…İstanbul peyzajındaki asil hüznü biz bu iki ağaçla, Çam ve fıstık çamlarına borçluyuz. Hissi terbiyemizde onların büyük payı vardır. ”


 “En çok sevdiğim ağaç Çınardır. Onlar toprağımızın hakiki gururudur. Belki dedelerimiz o heybetli vekarı, o dağ sükunetini onlardan öğrendiler. ”


 “Realiteden kopuk, şahsi saadet hülyalarım var. Küçük bir kız çocuğu, dişi ve yavru bir köpek, benimle dost olmuş bir çift saksağan…Bu sonunculara o kadar bağlıyım ki…”


 “Beethooven’ i çok seviyorum. Bu sabah 2. bir haftadan beri belki 4. kez 5. Senfoniyi dinliyorum. Son bölümdeki o ince keman sesi, beni çok etkiliyor. ”


          Tanpınar’ın dünyasında biraz gezinti yaptıktan sonra, Fındıklı’dan tramvayla  Eminönü ne geldim. Eminönü iskelesinden vapura bindim. Akşam saatleri yaklaşıyor…Gökyüzünde bulutlar yavaş yavaş pembeleşmeye, sonra kızıl tonlarına dönmeye başladı. Vapurumuz, koyu lacivert denizde yol alırken, kızıllık ta, yavaş yavaş suya indi. Gece lacivert giysisine büründü artık.



Hayırlı günler diliyorum Efendim. . Müsaadenizle...

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]