Merhaba Babacığım, pamuk ellerinizden öpüyorum.
Bugün Gönül Sohbetleri I. cildi okurken şu satırları defterime not etmiştim: "Eğer etrafı çok kötü, çok fena, çok çirkin görüyorsanız hiç şüpheniz olmasın, bu sizin iç dünyanızın yansımasıdır. Gönül gözlüğünüzün camını temizleyin." Hayat, mutlaka fark edilmesi, anlamlandırılması gereken birbirine bağlı ayrıntılar toplamı. Bu satırları okurken her nesnenin, en küçük bir zerrenin dahi içindekileri bir şekilde dışarıya vurduğunu düşündüm. Küçük veya büyük her söz, her davranış iç dünyanın yansıması. Niyetimiz, düşüncelerimiz riyasız bir şekilde berrak ve duru olduğu zaman kalbimiz de, aklımız da, mantığımız da "menfi"ye değil "müsbet" e yöneliyor. Nasıl ki "Her zerreden zikreden Allah'tır." , "Her nereye baksak Allah'ın vechi oradadır." o halde her şey kelimelerin anlatmaya yetemeyeceği kadar güzeldir ve muhteşemdir. Şikayet ve her durumu kötü görmek de burada hükmünü yitiriyor. Düşüncelerimizi berraklaştırmanın, sui zandan hüsnü zanna yönelmenin yolu da zannediyorum ki her şeyin sebebini Allah'tan bilmek ve yaradılanı Yaradan'dan ötürü hoşgörmekten geçiyor.
Babacığım, sizi çok seviyorum, bütün gönül dostlarına selamlarımı gönderiyorum. İzninizle daha önce okumuş olduğum küçük bir hikayeyi konu dahilinde paylaşmak istiyorum:
Genç bir çift yeni bir mahalledeki yeni evlerine taşınmışlar. Sabah kahvaltılarını yaparlarken, komşuları da çamaşır asıyormuş. Kadın kocasına "Bak, çamaşırları yeterince temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor, belki de doğru sabunu kullanmıyor." demiş. Kocası ona bakmış, hiç bir şey söylememiş, kahvaltısına devam etmiş. Kadın, komşusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah aynı yorumu yapmaya devam etmiş. Bir süre sonra, bir sabah komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmış "Bak!" demiş kocasına "Çamaşır yıkamayı öğrendi sonunda, merak ediyorum kim öğretti acaba!!!" "Ben bu sabah biraz erken kalkıp penceremizi sildim." diye cevap vermiş kocası...