Saygıdeğer Hocam,
Japon kültürüne olan merakınızı bildiğim için aşağıdaki yazıyı sizinle ve değerli site mensupları ile paylaşmak isterim.
Hayırlı günler diler, hürmetlerimle ellerinizden öperim efendim.
Kağan
JAPON YEMEK KÜLTÜRÜ
Kültürün her türüne saygılıyımdır. Bilhassa uzakdoğu kültürünü çok severim. Gizemli hatları ile Japonya benim gözümde ayrıcalıklı bir ülke olarak yerini hep korumuştur. Kıta Avrupası’nda değişik ülkelere gidin, büyük şehirlerde gezerken birçok ülkenin yemek kültürünü tanıtan mutlaka düzinelerle lokantalar görürsünüz. İtalyan mutfağı, Çin mutfağı, hatta Hindistan mutfağını temsil eden birçok lokanta bulmanız mümkündür.
Hızlı yemek kültürünü sevenler için Pizza veyahut hamburger tipli yemek sevenlere hitap eden birçok küçük lokantaları her köşe başında görmek olağandır. Son beş on sene içinde bu zincire katılan döner ve rekabetsiz lahmacun kültürünü de unutmamak gerekir. Fakat yemek yemek ayrı bir kültür olduğuna inanırım. Akdeniz lezzeti diye tarif edilen, genelde Akdeniz ülkelerine özgü ortak birçok lezzet bulunur. Kullanılan tereyağı, yemeklere lezzet veren çeşitli baharatlar, o yemeğin kültürünü ortaya koyar.
Bazı ülkelerde bu kültür et ağırlıklıdır, kimi ülkelerin kümes hayvanlarına bağlı yemek kültürleri bulunmaktadır. Bazı ülkelerde ise deniz mahsullerine bağlı yemek kültürleri vardır. Her ülke kendi yemek kültürünü başka ülkelere ihraç etmek için yoğun çaba sarf eder. Yalnız Japonya yemek kültürünü dışarıya ihraç etmekte çok cimridir. Çok nadir olarak Avrupa ülkelerinde ciddi Japon mutfağını temsil eden Japon lokantası bulursunuz. Bu lokantalar da bu kültürü yaymak için çaba sarf etmez. Japon mutfağı kendi içine kapanık, kültürünü yaymak istemeyen bir yapıya sahiptir.
Japon mutfağında balık ana yemek olarak görülür. Hatta Japonlar balığı bizim bildiğimiz gibi pişirmezler. Hatta balığın çiğ olarak tüketilmesi bir Japon geleneğidir. Japonya’da çok yoğun olarak sunulan ve sadeliği temsil eden Sushi, Tempura , Sukiyaki ve Shabu-Shabu, insanın damağında muhteşem bir tad bırakan yemeklerin içindedir. Hele bir de yemek yemek için yer sofralarına hayran olduğumu söylemekten kendimi alamam. Bu yemek yemedeki ritüelin baş aktörleri olan muhteşem Kimono giysileri içindeki Geyşaların sunuşlarındaki letafeti yalnız seyretmenin bile bir ayrıcalık olduğunu düşünürüm.
Kıta Avrupası ve ülkemizde yaygın olarak yapılan yağda kızartılmış balık yanında tereyağlı pilavın sağlık yönünden, çiğ deniz mahsullerinin yanında sunulan buharda az haşlanmış sebze ile buharda haşlanmış pirincin sunulduğu Japon mutfağını mukayese ederek incelemekte yarar vardır. Japonya’da obezite hastası insan sayısı yok denecek kadar azdır. Erkeklerin ortalama ömrü 78 yıl, kadınların ise 85 olarak verilmektedir.
Japonya’da insanların kolesterole bağlı rahatsızlığı ve bilhassa kalp rahatsızlığının nadir olduğu bir gerçektir. Japon halkının kırmızı et, süt ve peynir türlerini tüketen bir toplum olmadığı da belirtilmektedir. Japon halkı tuz ve şekeri az tüketir. Bu ülkenin yemek kültürünün incelenmesi ve bundan ders alınması gerektiğini düşünmekteyim.
METİN ATAMER