Çok sevdiğim Büyüğüm,
Müsaadenizle,
Oturduğum yerden güzel bulduğum bir eserin sesi gelirken kulaklarıma, bir olayı anımsadım ve paylaşmak istedim. İş icabı bir arada bulunduğum bir arkadaş, hayattan çektiği bir çok sıkıntıyı öne sürerek şöyle söylemişti: “Benim ne suçum vardı da Allah beni dünyaya gönderdi...” Kendisine durumun aslının böyle olmadığını, insanın dünyaya gönderilmesinin ancak bir lütuf olduğunu söylediysem de pek etkili olamamıştım.
Bu arkadaşın böyle düşünmesinin sebeplerini araştırmaya çalıştım. İlk olarak hayatın, sizin tabirinizle bir “lezzet pınarı” olan güzelliklerini almasını bilmiyoruz dedim kendi kendime. Bunu bilseydik, bu harikuladelik karşısında “suçum neydi” demezdik. Yaşadığımız muhteşem hayatı kötü görüyoruz ki dünyaya gelişimizi bir ceza gibi algılıyoruz. Allah bakışlarımızı doğrultmayı nasip Etsin. Bir de bazı insanlar şöyle söylüyor; "Kim demiş hayatın lezzet pınarı olduğunu, burası ancak sıkıntı çekme yeridir, burada güzellik aramamak lazım... Bunu duyunca tüylerim ürperiyor. Acaba samimi Müslüman'lar için, Kur'an-ı Kerime gönülden bağlı olan insanlar için "Ne yana bakarsan bak, Allah'ın vechi oradadır" Ayeti bunun tartışmasız delili değil midir?...
Yeri gelmişken Gönül Sohbetleri 2. Ciltte "Şaziye Anne" başlıklı yazıda konuyla ilgili bir yeri okumam tevafuk oldu, onu ekleyeyim hemen;
"Balık denizde yaşar ama ne denizi bilir, ne kendisini... Yaşamak ve sahip olmak bilmek demek değildir. Bilmek için, görmek için, anlamak için, bilinmesi istenen varlığa belli bir açıdan, dikkatle, büyük bir edeple, saygıyla, hayret duygusuyla bakmak gerekir."
Efendim hayatın cehennem gibi görülmesinin bir sebebinin de şu olduğunu düşünüyorum. Hani bir söz var, “Yokluk yaşanmadan varlığın değeri anlaşılamaz” anlamında. Eğer bizler yaşamanın zıt tarafının ne olduğunu bilseydik, herhalde başımızı şükür secdesinden kaldırmazdık. Muhteşem bir oyunda rol alabilme gibi bir lütuf varken ortada, buna bir ceza gibi bakmak...Allah cümlemizi Esirgesin.
Son olarak konuyla ilgili olduğunu düşündüğüm için, Senai Demirci’nin “Affeyle” isimli eserinin bazı sözlerini yazıyorum müsaadenizle. Tabii bu eseri Senai Demircinin sesinden dinlemek de ayrı bir güzellik:
...
Ey Rabbim,
Ebediyen bana yakınlığını tattırdığın için,
Bana vahyettiğin tüm gerçekler için,
Beni hayat denen bu sonsuz lezzet pınarının başına oturttuğun için,
Bildiğin tüm ayıplarımı örttüğün için,
Gördüğün tüm kusurlarımı bağışladığın için,
Umuduma katık ettiğin tüm hayallerim için,
En sevgilini bana elçi gönderdiğin için,
Ey sevgili,
Beni aşkına muhatap ettiğin için
Sonsuz hamd sana
Sonsuz minnettarlık sana
Sonsuz minnet sana
Sonsuz şükür sana
Sonsuz teşekkür sana
...
...
Ey Rabbim,
Sözlerin en güzeli sana aittir.
Ve sözlerin en güzeli sana hitap etmektedir.
Bu kırık dökük sözlerimi,
Bu perişan hitabımı,
Sen kabul eyle,
Sen güzelleştir.
Ki sen bana aşktan kanatlar vermiştin ya!
Aşkın semasına uçurmuştun ya beni,
Elimi sen dokumuştun ya,
Hani ele avuca gelmez dokunuşları sen bahşetmiştin ya bana,
Gözüme kendi nazarında ışıklar vermiştin ya,
Gözle görülür güzellikler vermiştin ya bana,
Yüzüme tebessümü sen giydirmiştin ya,
Tebessümüme karşılık veren güzel yüzler koymuştun ya karşıma…
Ey Rabbim,
Yoktum ben sen varettin!
Unutulmuştum. Ki sen sevdin,
Sevdiğin için varettin.
Bir sen sevdiğin için var edildim.
Bir sen beni andığın için ihya edildim.
...
Efendim hürmetle Ellerinizden öper, Değerli Dostlara saygı ve sevgilerimi sunarım.
( Eserin tamamına ulaşmak, dinlemek için: http://www.youtube.com/watch?v=NYBzwg4-TWY )
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
"Ne yana bakarsan bak, Allah'ın vechi oradadır" Yazan Melih
Cvp: "Ne yana bakarsan bak, Allah'ın vechi oradadır" Yazan Sabri Tandoğan