Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Bir Kar Tanesinin Hikayesi
Gönderen : "Öğrenci"
Tarih : 1/19/2011 9:10:48 AM


 


BİR KAR TANESİNİN HİKAYESİ


 


 


Bir bulutun karnında doğdum.Fakat hikâyem, Afrika’nın uçsuz bucaksız çöllerinde başladı. “Bir kar tanesinin hikâyesi nasıl olur da çöllerde başlar?” diye meraklandıysanız, anlatacaklarımı dinleyin. Daha önce böyle bir hikâye dinlemiş olsanız bile dinleyin beni. Çünkü bir kar tanesinin hikâyesi, bir başka kar tanesinin hikâyesiyle asla aynı değildir.


 


Bir gün çölde bir rüzgâr çıktı. Kum tepeleri, develer gibi oradan oraya yürüyor, bir yerde kaybolurken, bir başka yerde tekrar oluşuyordu. Ben o zamanlar bir kum tanesinden çok daha küçük bir toz zerreciği idim. Kendimi bir anda rüzgârın kanatları altında buldum. Hızla gökyüzüne yükseliyor, çölün benden uzaklaşmasını heyecanla seyrediyordum.


Daha önce, hiç bu kadar yükseklere çıkmamıştım.


Yükseldim, yükseldim, yükseldim... ve kendimi kocaman bembeyaz bir bulutun içinde buldum. Bulut, hem çok nemli, hem de çok soğuktu. Özellikle de, benim gibi çölden gelen bir toz zerresi için.


Bir dağ kadar büyük olan bulut, gökyüzünde hızla yol alıyordu. Denizler geçiyordum, dağlar geçiyordum, ormanlar geçiyordum, şehirler geçiyordum...


Bir gün beklenmedik bir şey oldu. Etrafımda minicik buz zerrecikleri oluşmaya ve oluşan buz zerrecikleri bana yaklaşmaya başladı.İyice yanıma yaklaşan buz zerrecikleri bana tutundu.


Bana tutunan o buz zerreciklerine de başka buz zerrecikleri tutunuyordu. Onlara da başka buz zerrecikleri. Her tarafımdan minicik kollar uzamaya başladı. Sonra, o kolların üzerlerinden başka kollar çıktı ve onlar da uzadı. Uzayan o kolların üzerinde ise yine başka başka kollar çıkmaktaydı.


Kısa bir süre sonra, etrafımda eşsiz güzellikte buzdan bir çiçek oluştu. Sağıma soluma baktığımda benimle birlikte gelen sayısız toz zerreciğinin her bir tanesinin böyle bir çiçeğe dönüştüğünü gördüm. En çok şaşırdığım şey ise, hiçbirimizin birbirine  benzememesiydi. Hepimiz farklıydık ve hepimizin hikayesi ayrıydı.


Aşağıya inme zamanının giderek yaklaştığını hissediyordum. Ancak, korkuyordum. Biz burada milyarlarca kar tanesiydik. Hep birlikte aşağıya nasıl inecektik? O kadar narin birer çiçeğe dönmüştük ki, yeryüzüne inerken kolumuz kanadımız kırılmayacak mıydı? Birbirimize çarpa çarpa şekilsiz kocaman kütleler oluşturup, aşağıda yaşayanların üzerine bu dağ gibi buluttan çığ gibi düşmememiz için görünürde hiçbir sebep yoktu.


Bir ses bana, “Korkma!” dedi “Sen minicik bir toz zerreciği idin. Seni bir kum denizi içinden alıp, bir bulutun karnında eşsiz bir çiçeğe dönüştüren Allah, yine seni güvenle indirecektir. Korkma!”


Korkmadım. Kendimi bıraktım ve her zerremde, bir melek kanadının yumuşaklığını hissettim. İçim, sonsuz bir huzurla doldu. Nihayet sıra geldi. Buluttan aşağıya doğru süzülmeye başladım. Uçtum, uçtum, uçtum...ve içinde pek çok çocuğun neşe içinde kuşlar gibi cıvıldaşıp oynaştığı kocaman bir bahçeye konuverdim.


Çocuklar dizlerine kadar gelen karın üzerinde koşuyor, kayıp düşüyor ve birbirlerine kar topları atıyorlardı. Sonra içlerinden birkaçı, çok büyük kartopları yapmaya başladı. Üç büyük kartopunu üst üste koyarak bir kardan adam yaptılar. Kömürden gözleri ve havuçtan burnu olan bir kardan adamdı bu. Başında bir beresi, boynunda da, bir kaşkol vardı.


Şimdi o kardan adamın kömür gözlerinin tam ortasında duruyordum.


Evet biliyorum, bu sadece kardan bir adamdı. Üstelik çok yakında eriyip gidecek bir kardan adam. Ama yine de, beni, minnacık bir toz zerresiyken bir bulutun karnında eşi benzeri olmayan bir kar tanesine dönüştüren, sonra bir meleğin kanatları arasında sağ salim yeryüzüne indiren ve kardan da olsa ve pek yakında eriyip gidecek de olsa bir insan şekline getiren Allah'a şükrediyordum...


 


 


Bir kar tanesi gibi hepimizin hikayesi ayrı.


Hepimiz farklıyız ve tekiz.


"Bir" olan Allah, 


Her varlığı "Bir" mührüyle yaratmış.


Ne olursan ol,


Kendini çok küçük ve değersiz görsen bile,


O'nun yarattığı her şey özel ve değerli.


Ve eğer Allah beni seviyor mu ? diye düşünüyorsan,


Önce kendine şu soruyu sor:


Ben O'nu seviyor muyum?


Evet, seviyorum diyorsan,


Bil ki, O seni senden çok daha fazla seviyor...


 


 


 


 


 


 


Saygı ve sevgilerimle


Öğrenci


 


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]