Çok sevdiğim Büyüğüm,
Müsaadenizle.
Madde ve mânâ. Birbirinden ayrılmaması şart olan iki unsur. Fakat ne yazık ki memleketimizde son iki asırdır, ilerici geçinen aklı evvellerin(!) birbirinden ayırmak için yapmadıklarını bırakmadıkları, bunda da oldukça da başarılı oldukları iki unsur.
Bir örnek verelim, şimdi Türkiye’deki bütün kütüphaneleri, kitapçıları karış karış gezelim, didik didik arayalım, acaba Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin Marifetname’si gibi bir içeriğe sahip kaç kitap bulabiliriz? Olayları hem dini açıdan, hem ilmi açıdan değerlendirebilecek kaç eser ile karşılaşırız?
Bugünkü dünyada; fizikte, kimyada, fende adeta zirve yapmış batılı bilim adamlarının, kelimenin tam anlamıyla taptığı Albert Einstein, “Dinsiz ilim kör, ilimsiz din topaldır” diyordu. Ama nedense taptıkları insanın ağzından çıkan bu sözleri atlamış gibiler. Evet, fende ileri, çok ileri gidildi, buna diyecek bir şey yok, ama bir topallık, körlük olduğu da ortada... Bir eksiklik var. Memleketimizin aklı evvel bilim adamları da (çok nadir olan istisnalar hariç) zavallı batının kölesi olmuş durumdalar. Bütün algılarının kaynağı materyalizm olan bakış açısı için bu kaçınılmaz bir sonuç...
Efendim, fazla söze hacet yok, olayları konuşturabilmek asıl önemli olan.
Size bir isimden bahsetmek istiyorum. Prof.Dr.Yunus ÇENGEL. ABD’deki Nevada Üniversitesinde uzun yıllar öğretim üyeliği yapmış bir isim. Türkiye’deki Fizik Mühendisliği veya Makina Mühendisliği Bölümü okutulan hangi üniversiteye gidilirse gidilsin, zikredildiği zaman tanınan bir isim. Çünkü “Termodinamik” konusunda değil Türkiye’de, dünyada alanındaki sayılı uzmanlardan biri. Bazı kitapları içinde Türkçe'nin de olduğu 7 dile çevrilmiş olarak Dünyadaki birçok üniversitede ders kitabı olarak halen okutuluyor. Örneğin Mühendislik Yaklaşımıyla Termodinamik kitabı.
Anlatmaya çalıştığım konuyla alakalı olarak Prof.Dr. Yunus ÇENGEL’in, “Madde, Mâna ve Elmas Teorisi” adlı makalesinin kapanış kısmını naklederek sözlerime son veriyorum. Özellikle koyulaştırarak yazdığım yerlere dikkat edilmesini umarak.
Hürmetle Ellerinizden öperim. Tüm Gönül Dostlarına saygı ve sevgilerimi sunarım.
KAPANIŞ
M.Ö. 5. yüzyılda Empedocles tarafından basit gözlemlere dayanarak her şeyin hava, toprak, su, ve ateşten ibaret olduğu ifade edildi ve bu teori yüzyıllar boyunca bilime hükmetti. Ancak 17. yüzyıldan itibaren evrenin yapısının tekrar sorgulanmaya başlanması ve elementlerin keşfiyle ilmî gelişmelerin önü açıldı ve birçok yeni bilim dalları doğdu. Bugün gayet iyi biliyoruz ki her şey 100 küsur elementten oluşur, ve her madde bu elementlerin bir kombinasyonu olarak ifade edilebilir. Bu açılım birçok yeni kimyasal bileşenin de keşfini ve modern kimyanın gelişimini beraberinde getirdi.
Günümüz bilim dünyasının da ciddî bir saplantısı, her şeyin kaynağının madde veya onun eşdeğeri enerji olduğu ön kabulüdür. Bu da bilimde tıkanmalara ve çıkmazlara yol açmaktadır. Bilim dünyası artık fark ve itiraf etmelidir ki maddenin temel yapıtaşı olan parçacık veya enerji dalgasında kuvvet, irade, hayat, şuur, görme, sevgi, güzellik, vs gibi şeyler yoktur, ve temel yapıtaşlarında olmayan bütününde olamaz. Artık evrenin madde-enerjiden oluşan tek katmanlı olduğu yaklaşımının bırakılıp çok katmanlılık, yani varlıkların madde ile beraber kuvvet, irade, hayat, şuur, görme, sevgi, güzellik, vs gibi birbirinden bağımsız madde dışı yani mânâ katmanlarından oluştuğu görüşü ciddî olarak dikkate alınmalıdır. Bu görüş, müspet ilmin kaynağı olan gözlemlerle tam uyumludur. Evrenin büyük patlama öncesi madde-enerjisinin kaynağı gibi, bu katmanların kaynağı tartışmaları da felsefe ve teolojiye bırakılmalıdır. Elmasın hakikati, ancak parıltıların karbon atomlarından değil elmas dışındaki bir ışık kaynağından geldiği fark edilince anlaşılır. Televizyonun hakikati, değişik yayınların aletin içinden değil dışarıdaki onlarca yayın katmanından geldiği görülünce, yani televizyon aletinin yayınların kaynağı değil sadece alıcısı olduğu fark edilince anlaşılır. Eşyanın da hakikati, maddedeki kuvvet ve hayat gibi onlarca madde-dışı pırıltıların maddenin parçacıklarından değil madde-dışı katmanlardan geldiği fark edilince anlaşılacaktır. İnsanlık için gerçek aydınlanma o zaman başlayacaktır.
Prof. Dr. Yunus Çengel
(Makalenin tamamı için bkz: http://www.elmasteorisi.com)
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Ölüm uykusuna yatanlar Yazan Melih
Cvp: Ölüm uykusuna yatanlar Yazan Sabri Tandoğan