Aşk’ı olmayanın irfanı olmaz
Anadolu’nun Ruhu, Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç’la tasavvuf, felsefe ve siyaset üzerine yapılmış söyleşilerden oluşuyor. Söyleşmek tasavvuf geleneğinin özünde var. Kılıç da Anadolu’nun Ruhu’nda bu geleneğin bir örneğini sunuyor.
Kılıç, söyleşi-kitap türündeki eserde irfanî geleneğin felsefi referans arayışındaki modern Türkiye’ye sunduğu imkânları ortaya koyuyor.
Dünyada tasavvuf düşüncesi alanında söz sahibi olan Kılıç, gelenekteki dört katmanlı din anlayışının dinî tefekkür dünyasındaki sığlık ve yüzeyselliğin terapisinde nasıl önemli bir yere sahip olduğunu örneklerle anlatıyor. Peygamber dilinden söylenen "Rabbim bana şeylerin hakikatini göster" düsturunu insanî hayatın her alanına taşıyarak suretten manaya, kılıftan öze doğru bir yolculuğa çıkmanın önemini vurguluyor. Osmanlı ariflerinin "Biz iki anneden süt emdik" sözlerinin izini sürerek, İbn Arabî ve Mevlânâ'dan Anadolu insanının aydınlanmasındaki iki büyük kurucu figür olarak bahsediyor.
Bu söyleşilerin bütününden çıkan mesaj çok çarpıcı. Kılıç, tarihte hiçbir kurucu rolü olmamış marjinal grup ve düşünüş tarzlarının dahi imtiyazlar elde edebildiği günümüzde mazlum "tasavvuf"a hakkının ne zaman teslim edileceğini soruyor, soruşturuyor, sorguluyor...
“Tasavvuf bir çeşit kişisel gelişim programıdır”
Kılıç’a göre, tasavvuf, İslam dinini bir kişisel gelişim programı haline getirme sanatı olarak ele alınabilir. Bireysel ve toplumsal huzur ortamının oluşturulmasında sufilerin öğretilerinden istifade edilebilir. Kılıç’ın “İslam dininin arkeolojisi, hakikat ve marifet boyutu” olarak nitelendirdiği tasavvufta esas olan “istikmâlün-nefs” yani nefsin kemale erdirilmesidir, öncelikli olan kişinin kendini tanımasıdır. Kılıç’ın ifadesiyle, “Din her şeyden önce şahsi tekâmülü gözetir, İslamiyet’in kökeninde öncelikle maneviyat esastır.”
“Allah’ı anmak ontolojik bir ihtiyaçtır”
Günümüzde birçok insanın yaşadığı ruhsal çöküntülerin sebeplerinden biri de “tatmin olamamak”. Kılıç’a göre, isteklerini elde ettiği oranda tatminsizliği artan insanın reçetesi yine tasavvufta. “Kuran’da ‘Kalpler ancak Allah’ı anmakla mutmain olur’ buyruluyor. Allah’ı anmak insanı mutlu eder. Mutlak olmayanda beka, baki olmayanda ise huzur ve mutluluk verme kabiliyeti yoktur. Allah’ı anmak sadece psikolojik rahatlık değil, aynı zamanda insanın ontolojik ihtiyacıdır.”