Sayın Hacer Hanım,

11.2.2011 tarihli mailini aldım.

Kıymetli Yavrum,

1.)Zevkli ve heyecanlı bir ders çalışabilmek için ne sınavları ne de not almayı düşünmeyeceğiz. Tek amacımız kendimizi yetiştirmek. Kültürümüzü artırmak olacak.

2.) Ben ders çalışmazdım. Çünkü yaz tatilinde bir sonraki sınıfın kitaplarını alır, sanki imtihana girecekmişim gibi onları dikkatle okurdum. Bir de sınıfta hoca ders anlatırken o kadar dikkatle dinlerdim ki, kendimi öyle aşkla, heyecanla hocanın ders anlatışına bırakırdım ki top atılsa duymazdım. İlkokul birinci sınıftan okuduğum üniversiteleri bitirinceye kadar daima dikkatim dağılmasın diye hocanın tam önündeki sırada otururdum. Kalan zamanlarımı klasik kitaplar okuyarak geçirirdim.

3.) Bütün mesele dersleri bir baş belası gibi görmemek. Onlar bizi yetiştiren, tekamül ettiren, olgunlaştıran vasıtalardır. Derse, severek, aşkla, heyecanla oturmalı ve tek amacımız öğrenmek, kendimizi ve zekamızı geliştirmek olmalı.

4.) Dua, Allah’la kulu arasındaki bir aşktır, bir heyecandır. O anda içinden nasıl geliyorsa öyle dua et. Günlük hayatta bir insan sevgilisine hitap ederken kitaba bakarak “ben... seni... seviyorum...” der mi? O zaman o iş Kemal Sunal’ın filmlerine dönmez mi?

5.) Kıymetli yavrum hayatta stres diye bir şey yok. O, kendini aydın, bilim adamı sanan bazı salakların uydurmaları. Rahmetli babaannem derdi ki

“Olgun insan kırk puşttan kırk muşta yiyerek yetişir, tekamül eder.” Gayet tabi yavrum hepimizin her gün hayatta karşılaştığımız bazı problemler var. Biz bunları hallederek yetişeceğiz, gelişeceğiz. Bu problem karşısında bazı aptal ve gerizekalı insanlar paniğe kapılıyor, apışıp kalıyorlar. Halbuki bir problem karşısında kaldığımız zaman şöyle yapsak: Soğukkanlı, sakin bir şekilde düşünsek, ben bu problemi nasıl halledebilirim desek. Lütfen yavrum şu cümleyi ömür boyu unutma: “Önemli olan hayattaki olaylar değil, o olaylar karşısında takınmış olduğumuz tavırdır.” Problemler sakin, soğukkanlı bir ruh hali içinde sükunetle, temkinle halledilir. Unutmayalım ki bir problem biter, yerine bir başkası gelir. Ta son nefesimize kadar. Hayat böyle yavrum. Hepimiz için böyle. Problemsiz hiçbir insan yoktur.

6.) Doğru düşünebilmek için ilk dikkat edilecek nokta duygularla düşünceleri birbirine karıştırmamaktır. Shakespeare diyor ki “Duygunuzla düşüncenizin arasına fesat sokmayınız.” Duygunun yeri ayrı düşüncenin yeri ayrıdır. Mesela bir memur aybaşında maaş aldı. Bütçesini yapacak. Bütçe duyguyla yapılmaz, evlenirken yalnız duyguyla hareket edenler eninde sonunda avuçlarını yalamaya mecburdurlar. Her hareketimizde, her sözümüzde son derece dikkatli olmak zorundayız.  Bazen yapılan bir hata yepyeni hatalar getirir.

Sevgili yavrum şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Yeni maillerini bekliyor, selam, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Sabri Tandoğan

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :