Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Önemli olan olaylar değil, onlara karşı takındığımız tavırlardır
Gönderen : "Öğrenci"
Tarih : 2/24/2011 7:10:09 AM


 


ÖNEMLİ OLAN SORUNLAR DEĞİL, ONLARA KARŞI TAVRIMIZDIR.


 


Yaşadığımız şu zamanda insanların kendini mutsuz veya ümitsiz hissetmesi için çok neden var; Kendi hayatımızdaki olumsuzluklar; işyerinde, evde ailemizle yaşadığımız sıkıntılar... Ülkemizde bir türlü dengesi sağlanamayan siyasi ve ekonomik belirsizlikler...  Gazetelerde, televizyonda sürekli karşımıza çıkan olumsuz olaylar, kazalar, krizler, cinayet haberleri...


 


Ancak hayat dediğimiz şey biraz da bu sorunlarla mücadele etmek değil midir? Biz zaten hayatın bir parçası olan sorunlarla her karşılaştığımızda bu ümitsizliği hissedersek o zaman geriye bize yaşamak için ne kalır? Ayrıca biz bu bakış açısıyla hangi sorunumuza bir çare bulabiliriz? Şikâyetçi olup dert yanmak bizim hangi problemimizi çözebilir? Bu hayatta mutlu olabilmek için çoğu zaman “çaba gösteren, çözüm üreten” bir yaklaşıma sahip olmamız gerekir. Olaylara takılıp kalmadan, onların çözümünü de düşünebilen bir zihin yapısına ihtiyacımız vardır.


 


Çevremizde öyle insanlar vardır ki sürekli dert yanar, devamlı suretle bir şeylerden şikâyet ederler. Aslında nerede nasıl bir sorun yaşadıklarının önemi de yoktur, onlar bunu bir yaşam tarzı haline getirmişlerdir. Çünkü o anki sorun hallolsa, hemen bir başkası alır onun yerini. Sanki onların ayakta kalmak için şikâyet etmeye ihtiyacı vardır. Çevrelerinde ki her şeye eleştiren gözlerle bakan, sürekli olarak bir şeylerden dert yanan insanlar belki sizin çevrenizde de vardır. Onlar için bu artık bir alışkanlık halini almıştır, neredeyse bir yaşam şekli, bir iletişim tarzı olmuştur... Ve sorsanız “peki, bunun çözümü için ne yapmak gerekir? Bu olayı nasıl çözmeyi düşünüyorsun?”  Çoğu zaman cevap veremezler. Çünkü kendilerini dert yanmaya öyle kaptırmışlardır ki sorunun çözümünü aramak çoğu zaman akıllarına bile gelmez. Aslına bakarsanız, bir zihin şikâyet ettikçe çözümden de bir o kadar uzaklaşır. Çünkü insan zihni ya dert yanar ya da çözüme odaklanır; Ya şikâyetçi olur, ya da çözüm arar... Yani ya sorunun bir parçası olur, ya da çözümün...


 


Bir kere “şikâyet etmek” yaşadığımız sorunu zihnimizde sürekli olarak sıcak tutmamıza, onu hafızamızda sürekli yaşamamıza neden olur. Bu da bizim o olayın duygu boyutundan çıkmamızı engeller ve insanlar bir olayın henüz duygusunu yaşarken, çözümünü mantıklı bir şekilde düşünemezler. Zaten duygusu yaşanarak verilen kararların doğru çözümler olma ihtimali son derece zayıftır. Olaya mantıklı yaklaşabilmek için, öncelikle yaşanan problem her ne ise, onun duygu boyutundan çıkıp, olaya dışarıdan bakmak gerekir. Yani biz yaşadığımız sorunları sürekli konuşarak, o duygusal çerçeveden çıkamaz ve mantıklı düşünemeyiz. Dolayısıyla bir çözüm bulsak bile, o mantıklı ya da en doğru çözüm olmayabilir.


 


Bu nedenle sürekli şikâyet eden bir zihin, çözüm üretmekle ilgili bir sürece giremez. Aslında biz zihnimizi eleştirerek, şikâyet ederek meşgul ederiz. Oysa bunun yerine daha üretken, daha olumlu bir şekilde faydalanabiliriz beynimizden.


 


Bir kere işe “hayata olumsuz gözlerle bakmayı” bırakarak başlayabiliriz. Düşünelim, her ne sorun yaşıyor olsak da, yaşamımızda hiç mi güzellikler yok? Hiç mi bizi gülümsetecek, “iyi ki hayatımda var” dediğimiz şeyler yok? İşte, olumsuzluklar yerine bu güzelliklere, olumlu süreçlere odaklanmayı öğrenebiliriz... Yani tabloya bakarken, o resimdeki ufak bir fırça darbesini ya da hatayı görmek yerine tablonun bütününün güzelliğine bakabiliriz.


 


İkinci olarak da kendimizi “çaresiz, haksızlığa uğramış zavallı biri” olarak görmeyi bir kenara bırakmalıyız. Bu hayatta bir dengenin olduğunu hatırlatmalıyız kendimize. Yani eğer bir sorunla karşılaşmışsak, bunun çözümünün de mümkün olduğunu bilmeliyiz. Hayat bizim karşımıza çözebileceğimizden daha büyük problemler çıkarmaz. Bir sorun yaşıyorsak, -öyle ya da böyle- onu çözebilme potansiyelimiz de vardır demek ki...


 


Şunu unutmamalıyız; Hayatta karşımıza çıkan olaylar, sorunlar aslında bir anlam, bir değer taşımıyorlar. Onlara o değeri bizim bakış açılarımız veriyor. Yani olumsuz bir süreçteysek, bu, hayatta yaşadığımız bir gerçektir. Peki, biz ona nasıl bir tepki veriyoruz? Yani durup halimizden hayıflanıp dert mi yanıyoruz, yoksa “bundan sonra ne yapabilirim, bu sorunun üstesinden nasıl gelebilirim?” diye mi düşünüyoruz? Yani şikâyet mi üretiyoruz, yoksa çözüm mü? Çünkü bir insanın her ikisini de aynı anda yapması olanaksızdır. Yani bir insan ya şikâyet eder, ya çözüm üretir. “Ben hem şikâyet ederim, hem de çözüm üretirim” diye bir şey olmuyor. Bir zihin ikisini de aynı anda yapamıyor.


 


Şu bir gerçek ki aynı olaya iki zihin farklı yaklaşıp bambaşka tepkiler verebiliyor. Ve sonuçta da yaşanan süreçler birbirinden bambaşka olabiliyor. Yani birisi babasından kötü muamele gördüğü için hayata küsüyor, ömrü boyunca yaptığı her işte başarısız oluyor, bir başkası aynı olay karşısında hayata daha sıkı sarılabiliyor, bu onun daha fazla çaba göstermesi için bir sebep olabiliyor.


 


O halde ne yapmak gerekir? Bir söz vardır: "Karanlığa küfredeceğine bir ışık da sen yak!"  Bir insan için en akıllıca  yaklaşım sorunlar üzerinde değil, çözümler üzerine odaklanmaktır.


 


Peki çözüme nasıl ulaşacağız?


Bir  sorunu çözebilmenin en kolay yolu  aşamalardan geçerek sonuca varmaktır :


1.Önce sorunu belirlemeliyiz .


2 Sonra soruna neden olan nedenleri tespit etmeliyiz.


3 Bu sorunlar için alternatif çözümler üretmeliyiz.


4 Bu çözümlerden mantıklı olmayanları elemeliyiz.


5 Çözümlere dayanarak hedeflerimizi belirlemeliyiz.


6 Hedefleri hemen uygulamaya geçirmeliyiz, asla "yarın yaparım" dememeliyiz.


7 Ulaşılamayan hedeflerin nedenlerini belirleyerek tekrar çözümler üretmeliyiz.


8 Hiç bir zaman yenilgiyi kabul etmeden, yılmadan hedefe kilitlenmeliyiz.


 


Kısaca bu hayatta iki seçeneğimiz var;


Ya şikâyet edenlerden olacağız... Ya da kendi çözümünü üretebilen, hayatta sağlam duranlardan...


 

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]