Sevgili Sabri baba,
ANKARA’NIN MANA SULTANLARINDAN RAHMETLİ AZİZE ANNE’DEN İLÂHİLER i kulaklığımı takarak dinlemeye başladım her biri ayrı güzellikte, ayrı manada olan birbirinden güzel ilahileri o kadar güzel, içten ve hissederek okumuş ki aynı hissi dinleyenlere aynen geçiriyor o muhteşem güzellikteki sesten okunan ilahiler. 10. cu ilâhiyi dinlerken artık göz yaşlarımı tutamıyordum. Düşüce ve ellerinize sağlık diyor, sizin ellerinizden öperken emeği geçenlere de saygı ve sevgilerimi yolluyorum.
Günlerden bir gün şeytanın yolu bir köye düşmüş. Keyfi yerinde olan şeytan, sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan, ineğini sağan genç bir kadını uzaktan izlemiş. Şeytan, kadını epeyce izledikten sonra yerinden kalkıp kazığa bağlı buzağının ipini biraz gevşetmiş. Buzağı, bu az ötede annesinin sütünün kovaya sağılmasını aç karnına izlemeye daha fazla dayanamamış, debelenmiş ve boynundaki ip çözülmüş. Koşarak annesini emmeye giden buzağı, süt kovasını devirmiş, Sağdığı süt ziyan olunca sinirlenen genç kadın, eline geçirdiği odunu buzağıya vurunca yavru yere yığılmış, ölmüş. Yavrusuna saldırılan inek, kayıtsız kalamayıp bir tekmede kadını yere serip öldürmüş. Uzaktan geçmekte olan kadının kayınpederi, ineğin gelinini öldürdüğünü görüp ineği tüfekle vurmuş, öldürmüş. Silah sesini duyan koca, karısını yerde cansız yatar babasını da elinde tüfekle görünce silahını çekip babasını öldürmüş. Kısa bir süre sonra gerçeği öğrenen genç adam, bu kadar acıya dayanamayıp intihar etmiş, ölmüş. Bütün bu olayları bir kenardan izleyen şeytan "BU FELAKETİ DE BANA YÜKLERLER; BUZAĞININ İPİNİ GEVŞETMEKTEN BAŞKA BEN NE YAPTIM ŞİMDİ" demiş. Şeytan YAŞIYOR...
Saygıyla, hürmetle yeniden ellerinizden öpüyorum. Allaha emanet olunuz.
Güler