Sayın “Nar Çiçeği”,
7.12.2006 tarihli mailinizi aldım. Sevgili yavrum, ülke ne yazık ki iyiye gitmiyor. Ama bu yalnız iktidarıyla değil muhalafetiyle de. Bugün gazetede gördüğüm bir resim beni çok üzdü. Hani Ankara’da bir Amerikan büyükelçisi var, küstah, saygısız, densiz bir adam. Adamın yüzüne bak, git gusül abdesti al. İşte bu adam Deniz Baykal’ı ziyarete gidiyor, yeni yapılan muhteşem binalarında. Gördüğüm fotoğraf o sırada çekilmiş. Amerikan büyükelçisi dimdik duruyor. Bizim çocukluğumuzda böylelerine baston yutmuş derlerdi. Koskoca ana muhalefet partisinin genel başkanı adamın karşısında eğilmiş, pişmiş kelle gibi sırıtıyor. İnanır mısın yavrum, bu resim beni uzun uzun ağlattı. Yarabbi dedim bu ne aşağılık duygusu, bu ne kompleks, biz onaltı imparatorluk kurmuş bir ecdadın torunlarıyız. Batı karşısında alınan bu tavrı bir türlü içime sindiremiyorum. Hollandalılar Sırp canavarlarının yedi bin Bosnalıyı katledişine, onbin müslüman kadının ırzına geçilişine ne kadar memnun kalmışlar ki bu duruma seyirci kalan askerlerine evvelki gün madalya vermişler. Madalya verilen askerlerden bile itiraz eden olmuş. Ama ne yazık ki bizim yüreksiz, korkak, aciz, zavallı dışişlerimiz herşeyde olduğu gibi buna da seyirci kalmış. “Ulan, şerefsiz insanlar, ulan onun bunun çocukları, ulan haysiyetsizler utanmıyor musunuz bu rezaletlere seyirci kalan askerlere madalya vermeye” diyememişler, bir protesto çekememişler. Sebep malum: “Ya bizi Avrupa birliğine almazlarsa”. Allah bin kere belasını versin Avrupa birliğinin. Bir bilseler ki Avrupa’da herkes bizden nefret ediyor, bizden tiksiniyor, bizden iğreniyor. Bir bilseler ki adı medeniye çıkan o canavar ruhlu barbarlar daha küçük yaşlardan itibaren çocuklarına Türk düşmanlığı aşılıyorlar.
Bundan yıllarca önceydi. Rahmetli eşim Rana Hanım’la beraber Danimarka’ya gitmiştik. Bulvarda yürüyoruz. Önümüzde bir çocuk annesiyle beraber gidiyorlar. Annesi elinden tutmuş, çok hoş bir manzara. Birbirimize gösterdik, gülümsedik. Bazı dükkanlar sattıkları malları dükkanın önüne koymuşlar, teşhir ediyorlar. Bir hediyelik eşya satan dükkanın önünden geçiyoruz, birden irkildik, bir Arap heykeli. Hani şu masallardaki bir dudağı yerde, bir dudağı gökte denilen cinsten. Çocuk o heykeli görünce çılgın gibi bağırdı “Anne bak, Türk” dedi. Bütün bulvar durdu, o yana baktı. Zavallı, masum çocuğun tertemiz kalbi böyle zift gibi kapkara bir Türk düşmanlığıyla dolduruluyordu. O günü hiç unutamadım. Gün geldi bütün Avrupa’yı gezdim ama bizi seven birtek insan görmedim. Geçen sene Almanya’da çalışan bir Türk işçi kadın, gece aniden hastalanır, hastaneye kaldırılır. Ama başbakanları Merkel gibi, kalbi zift çanağına dönen bir Alman doktor kadını görür, onun Almanca bilmediğini öğrenince “Madem ki Almanca bilmiyor, o zaman niye yaşıyor, ölsün daha iyi” der ve zavallı kadın kıvrana kıvrana can verir. Daha sade kendi gördüklerim, nice korkunç, iğrenç, utanç verici örnekler var. Bu adamlar mı bizi Avrupa birliğine alacak, kaldı ki Avrupa birliği nedir ki? Hangi ülkeye zerre kadar faydası olmuş ki. Soruyorum size İngiltere niye sterlinde ısrar etti? Bu soruya o “hizmetçi kılıklı karı, o genelev çaycısı suratlı adam” cevap versin bakalım. Bu kadar politikacısıyla, bu kadar ekonomistiyle, bu kadar bilimadamıyla, bu kadar uzmanıyla koca İngiltere neden Euroyu kabul etmedi? O kendini birşey sanan gerizekalı kadın cevap versin bakalım.
Birisi çıksa da “Bu Avrupa birliğinin nakış iğnesinin ucunun binde biri kadar faydası olacak” dese, nedenlerini söylese, gerekçelerini anlatsa, ben ona ömür boyu yanında ayranı da dahil ekmek arası döner ısmarlarım.
Sevgili “Nar Çiçeği”, Allah sonumuzu hayır getirsin diyor bizler için, sitemiz mensupları için, ülkemiz için ve yeryüzündeki bütün insanlar için sağlıklar, mutluluklar ve huzur dolu günler diliyorum.
Selam, sevgi ve saygı ile...
Sabri Tandoğan
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Allah sonumuzu hayır getirsin. Yazan Nar Çiçeği
Cvp: Allah sonumuzu hayır getirsin. Yazan Sabri Tandoğan