Muhterem hocam,
Size ve tüm dostlara hayırlı günler dileğiyle selamlarımı sunarım.
Nuriye teyze, tek başına yaşıyan namazlı, abdestli, nüktedan bir akrabamızdır. Nuriye Teyze’nin oturduğu dairenin altında kokerec, yiyecek, içecek satan bir dükkan vardı.Dükkan geç saatlere kadar açık olduğu için gürültüden apartmandakiler çok rahatsızdı. Komşuları belediyeye şikayet ettiler, mahkemeye başvurdular ama yine bir sonuç alamadılar. Nuriye Teyze’nin artık canına tak attığı için bir Cuma günü Hacı Bayram Camii’ne gidiyor ve "Allah’ım şu insanı usulca gönder" diye dua ediyor. Kısa bir süre sonra dükkan oradan taşınıyor, sebebini sorduklarında dükkan sahibi ile anlaşmazlığa düştükleri için ayrıldığını öğreniyorlar. Nuriye teyze gülerek "Kabahat bizde" diyor, "Dükkanın asıl sahibine şikayet etmedik de, başkalarına şikayet ettik."
Bu hafta başında Nuriye Teyze’nin bir devlet dairesine işi düşüyor.Oradaki memurlardan biri dikkatini çekiyor, memur tasarruf etmek için önünde boş kağıtlar olduğu halde eski yazılmış kağıtların boş yerlerini not tutmak için kesiyormuş. O anda odaya bir arkadaşı gelmiş ve "Yukarıdakiler denizleri götürüyor, sen burada damlaları kurtarmaya çalışıyorsun" demiş. O memur ibret olacak bir cevap vermiş: "Herkes kendi hesabını birgün verecek. Onlar denizlerin hesabını verecek, biz damlaların hesabını vereceğiz. Biz önce kendi hesabımızı kurtaralım." demiş. Nuriye Teyze’nin bu sözler çok hoşuna gitmiş, arkadaşı gittikten sonra "Aferim evladım, keşke herkes senin gibi olsa" demiş. Memur, "Teyzeciğim ben sıradan bir memurum, fakat yaptığım işi her gün daha iyi yapmaya, her gün yeni şeyler öğrenmeye çalışırım.O yüzden diğer memurlar saate bakıp iş çıkışını beklerken, ben mutluluk ve keyif içinde çalışırım. Besmeleyle işe başlarım, şükürle işimi bitiririm.İş insanın aynasıdır" demiş.
Söyleyene değil, söyletene bak demişler.Bu sözleri ben de emanet olarak sizlere aktarıyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
Öğrenci