Merhaba Sabri amca;
Eminim yine çok güzel bir konferans ve gün geçirmişsinizdir; hep aklım sizdeydi. Bugün Alper'le sahile gittik; hava yağmurluydu, sahilden Fenerbahçeye kadar yürüdük, sonra da yine sahilden yürüyerek döndük; hava yağmurluydu ama öyle güzeldi ki yine de! Deniz de harika görünüyordu; yürürken sizden bahsettik; sonra çimlerin üzerinde çok ama çok yaşlı, beli iki büklüm, elinde bastonlu, bastona dayanarak yürümeye çalışan başında eşarplı bir teyze dikkatimizi çekti; çok yaşlı olduğu belliydi, merak ettik nasıl tek başına oraye gelmiş diye; onu başındaki eşarbıyla, belini iki büklüm olmuş zor yürüyen haliyle ve renkli gözleriyle babaanneme benzettim çok; sonra bir baktık ki elindeki bastonla zarzor yürüyerek eğilip eğilip çimlerin üzerindeki çöpleri tek tek alıp çöptenekesine götürüp atıyor! İkimizin de gözleri doldu, yaşlı teyze babaanneme çok benziyordu, yaşlı teyzeyle ilgili konuştuk biraz sahilde yürüyüş yaparken, babaannemi de andık. Sonra sahilde belediyenin bir yeri var denizin kenarında; çok hoş, güzel bir yer, orada oturduk biraz Alper'le. Çay içtik, sohbet ediyorduk, sonra yanımıza orta yaşlı elinde sepet,içinde bir sürü nazar boncukları, değişik kolyeler satan bir amca gördük, tüm masalara geliyor, ellerinidekini gösteriyor, kimse ilgilenmezse yürümeye devam ediyor, sonra bizim masaya yaklaştı, sepettekileri gösterdi, işaret diliyle birşeyler anlatmaya çalışıyor, anladık ki dilsiz; ama öyle güzel anlatıyor ki anlatacaklarını, bize iki tane nazarlık verdi, fiyatını sorduk, ne verirseniz gibi bir işaret yaptı; sonra biraz konuştu bizimle, daha doğrusu işaretlerle birşeyler anlattı; iki çocuğu varmış, biri asker, biri evli, bir de torun. Bize çocumuz olup olmadığını sordu; olmadığını söyledik, işaretlerle inşallah olur dedi; işaretlerle yukarıyı gösterdi, yine işaretlerle namaz kılın Allah'a dua edin dedi kalbini göstererek, çocuğunuz olur inşallah dedi; kendisi hep şükrettiğini söyledi yine Allah'ı anlatmaya çalışarak işaretle; paranın hiçbir öneminin olmadığını, altı senedir böyle çalıştığını, hep şükretmek gerektiğini, beş vakit namaz kılıp hep şükrettiğini söyledi; bize eliyle beş vakti göstererek ve yukarıyı göstererek dua edin, şükredin demek istedi; işaretle Allah sizi korusun der gibi elleriyle işaret yaptı ve gülümseyerek uzaklaştı, ona iki ufak nazarlık için biraz para verdik, sonra gitti. Ama çok tatlı bir insandı; çok güzel anlattı, konuştu işretle bizimle. Sonra biz de kalktık Alper'le, ikimizin de gözleri dolu dolu oldu. Güzel bir gün geçirdik. Sonra eve geldik, patates yemeğiyle bulgur pilavı yaptım; bulgur pilavını sizin bulgur pilavınız gibi yapmaya çalıştım, bol sarmısak, bol domates, bol soğanlı; hep sizi düşündüm pilavı karıştırırken. Çok güzel oldu; Alper de çok beğendi. İşte böyle Sabri amcacım.
19 mayısta annemlerin yanına gitmiştik; teyzemle teyzemin torunu da geldi. Kuzenim ve eşi işi oldukları için yoklardı; kuzenimin 5,5 yaşındaki kızı anneannesiyle gelmiş. Orada beraberdik! Doğa, yani kuzenimin küçük kızı hep bizimle vakit geçirmek istedi, hiç anneannesiyle olmak istemedi; Eser teyzesi ve Eyüp amcası, İlknur teyzesi ve Alper amcasıyla. Teyzem bir akrabamızla başka bir oda kiralamışlardı, orada kaldılar aynı yerde ama Doğa hep bizimleydi, bizimle kaldı geceleri de! annem, babam, ben ve Alper'le. O kadar tatlıydı ki ve onunla geçirdiğimiz zamanlar okadar güzeldi ki Sabri amca tarifi mümkün değil! Melek gibi bir kız çocuğu. O ufacık gözleriyle saf saf bakarak sorduğu öyle ilginç sorular var ki insan nasıl anlatacağını bilemiyor, şaşırıyor, yanlış anlatmaktan, yanlış bir şey söylemekten de korkuyor; çünkü onunla konuştuğunuz zaman o kadar ama o kadar dikkatle sizi dinliyor ki çok dikkatli konuşmak zorundasınız! Bir gün orada bir yere gitmiştik, dönüşte mezarlıktan geçiyorduk, babam arabada çalan müziğin sesini kapattı, ben de hadi Doğacım dua edip orada yatanların ruhuna gönderelim dedim, tamam dedi, dua etti o da içinden; sonra birden dedi ki anneannemi kastederek "benim büyük anneannem de burda yatıyor" dedi. O zaman Doğa çok küçüktü ama hatırlıyor demek onu dedim içimden. Sonra bana döndü ve o burda yatarken gözleri açık mı kapalı mı diye bir soru sordu bana. O başka yerde Doğacım, bizim hepimizi Allah yaratmış, insanlar bu dünyada yaşarlar, sonra başka bir dünyaya, Allah'ın yanına giderler, bu dünyada güzel şeyler yaparsak hep melekler güzel şeyler yazarlar, o dünyada da mutlu olur herkes dedim. O da bana peki çocuklar melekleri görebilir mi dedi. Sen güzel şeyler yap, hep melek gibi insanlarla karşılaşırsın dedim. Hep Allah'a dua et dedim. "Ben dua ediyorum zaten" dedi bana. Allah duyarmı beni dedi, Allah hep bizimle dedim. Sonra fazla kurcalamak istemedi ve konuyu kapattı. Sonra birlikte arabada şarkılar söyledik; Türk Sanat Müziği, öyle hoşuna gitti ki Sabri amca, onu görmeliydiniz. "Hatırla sevgili" şarkısı çok hoşuna gitti, annemle bana söyletti, hemen kendi de öğrendi, söylemeye başladı bizimle; 5,5 yaşındaki çocuk nasıl zevk aldı Türk Sanat Müziği şarkıları söylemekten çok şaşırdım. Sonra evde birlikte uyuduk, konuştuk, sohbet ettik. Alper de ilgilendi onunla çok, konuştu onunla. Annemle beni çok seviyor zaten; babam da ilgilendi bayağı onunla; parka götürdü, çok hoşuna gitti; herhalde o yüzden hep bizimle kalmak, hep bizimle gezmek istedi orada; anneannesiyle gitmek istemedi hiç, anneannesi de bozuldu tabii biraz. Sonra ben ona dedim ki"bak anneanne üzülüyor; hadi git onu öp yanaklarından" dedim. O da bana "ben zaten hep onunlayım İstanbul'da İlknur teyze, burda sizinle olmak istiyorum" dedi bana. O çok akıllı, çok hassas, çok farklı bir çocuk Sabri amca. İnşallah çok güzel, tertemiz bir insan olarak büyüsün. O kadar saf ve hassas ki! Bazı şeyler de hemen gözleri doluyor; hali, tavrı, hareketleri beni duygulandırıyor bazen! Alperle de konuşuyoruz onunla ilgili ne kadar farklı bir çocuk diye. Allah çok güzel yazılar yazsın ona inşallah. Orada onunla çok ama çok güzel vakit geçirdik. Bunları anlatmak istedim size.
Sevgi ve saygıyla ellerinizden öpüyorum canım Sabri amcacım.