Muhterem hocam,
Doktor Bey'in yazısı beni yıllar öncesine mesleğimin ilk yıllarında bir öğretmenler gününde aldığım hediye ve o olayın bana öğrettiklerine götürdü. Okulumuzun 100 mt. uzağında orta kısım vardı ve bir sene orada boş geçen derse görevlendirilmiştim. Bir öğrencim gazete kağıdına sarılmış bir paket verdi ve "öğretmenim bunu annem çeyizime koymuştu, ben size getirdim, bu size benim öğretmenler günü hediyem iyi günlerde kullanın " dedi gitti masasına oturdu, Gerek verilirken ki heyecanlı hal, gerek ambalajı beni etkiledi. Baktım arkadaşının arkasından beni dikkatle takip ettiğini gözlemledim. Kendince çok önemli bir şey yapmıştı ama çekiniyordu da.Bu halini hissedince ilk önce ve büyük bir özenle onu açtım. Bir küçük el havlusu çıktı içinden üzerinde bir köşesinde " Bu Alo çamaşır deterjanın size hediyesidir, para ile satılmaz " yazıyordu. İçimde boğazımda birşeyler oldu ve ben sulu göz ağlamaya başladım. Bugüne kadar bu kadar anlamlı ve içten güzel bir hediye almadım dedim, gittim masasına ve onu öptüm. Bu sınıfımda memleket gerçekleriyle ilk yüzleşmem oldu. Eğitim ve öğretim ayrımını da bu olayla farkettim. Ailelerin sosyolojik, ekonomik ve kültürel durumları bir olayda özetlenmişti. Sadece dersini vermek yetmez dedirtti bana bu olay, öğrencini ailesiye yaşantısıyla tanımalısın. Bu olaydan sonra her sene branşım olmamasına rağmen her öğrenciden aile bilgisi formu aldım onlara bir sayfayı geçmeyecek şekilde ailelerini anlatmalarını istedim. Sıralarda öğrenci olarak oturan bu çocukların hayatlarında meğerse ne dramlar vardı. Ve her sene sınıf öğretmenliği kolunu istedim onlarla hayatlarını konuşmak için.
Buradan artık itiraf edebilirim. Milli Eğitim bana neden böyle davrandın diye hesap soramaz artık:)) Hiçbir öğrencimi sınıfta bırakmadım. Birinci dönem karneye düşük not verdim ama ikinci dönem hep kanaat ekledim. Çünkü o zaman ben de okulun dışında bir hayat okulu olduğunun farkına yeni varmıştım ve de hayat beni de pek çok yönden törpülemeye başlamıştı.
Şimdi bu olayı anlatırken "hayatta küçük şey yoktur" deyişiniz geldi aklıma. Olayı yazarken anladım ki bir küçük havlu bana neler yaptırmış. Muhterem hocam, zatıalinize ne kadar müteşekkirim. Hep dersiniz ki " hayat olayları ince ince iplik iplik birbirine bağlıdır." Hayret edip kalıyorsunuz düşününce. Önemli olan hayat okulunda başarılı olmak dersiniz. İnşallah kubbede hoş seda bırakanlardan oluruz dersiniz.
Meğerse her anımız imtihanmış. İnsan yazarken kendini öğrenir demiştiniz yine öyle oldu. Okurken de yolunu.... En iyisi gideyim kitaplarınızdan tefehül metoduyla birkaç bölüm okuyayım...
Hürmet ve hayır dualarımla efendim....
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Hayatta küçük şey yoktur Yazan "Doğan Güneş"
Cvp: Hayatta küçük şey yoktur Yazan Sabri Tandoğan