Merhaba Sayın Büyüğüm,
Size ve bütün gönül dostlarınıza gönül dolusu selam ve saygılarımla en iyi dileklerimi sunuyorum. İnşallah bütün zamanlarınız yepyeni çalışmalarla dolu olsun ve en hayırlı sonuçları beraberinde getirsin...
Efendim, günlük hayatın akışı içinde insanların farklı farklı mutluluk anlayışlarına ve kriterlerine sahip olduklarını görüyoruz. Zaman zaman her olaydan ve zerreden bir mutluluk vesilesi bulabilirken, kimi zaman da sahip olduğumuz sayısız nimetlerin hepsini bir anda gözardı ederek sadece nelere sahip değilsek onların üzerinde bir mutsuzluk atmosferi oluşturabiliyoruz. Hani Büyük Yunus’un “Bunca varlık var iken, gitmez gönül darlığı” diye anlatmakta olduğu gibi.
Bundan bir süre önce bir güzel sözler listesinde şöyle yazılmıştı: “Başarı elde etmek, mutluluk ise elde ettiğini sevmektir”. Zaman zaman “Mutluluk elinizi uzattığınızda tutacağınız kadar yakınınızdadır” diyenlere hepimiz rastlamışızdır. Bu söz belki kendi kendini mutsuz olmaya şartlandırmış bir insan için hayal mahsülü gibi görünse de, aslında çok büyük bir gerçeğin ifadesidir. Çünkü mutluluk insanın içinde arayıp bulması gereken birşeydir herşeydir ve onu dışarda arayanlar Rabia Sultan’ın o güzel örneğinde olduğu gibi evde düşürdüğü iğneyi bahçede arayan birisinden farksızdırlar.
Efendim, çalışanlarımız anlatırlardı bundan epeyce önce fakültemizde çalışan bir odacı varmış. Sabahları işe geldiğinde bir yandan sabah çayını büyük bir keyifle yudumlar bir yandan da çok kısıtlı maddi imkanlarına rağmen evi için, ailesi için yaptığı yenilikleri, aldığı yeni bir eşyayı, taktığı yeni bir lambayı, torunları için aldığı hediyeleri, bahçesini nasıl tanzim ettiğini büyük bir mutluluk ve şükür duyguları içinde anlatır, herkesin ona gıpta ile bakmasına ve onu dinledikçe mutlu olmasına vesile olurmuş. Bir gün fakülteye bu odacının vefat haberi gelince çalışanlar toplanıp hanımına taziyeye gitmişler. Eve geldiklerinde karşılarına son derece eski, kırık dökük bir gecekondu çıkmış. İçeri girdiklerinde ise manzara çok daha düşündürücü imiş. Yerler toprak üstüne oluşturulmuş bir zemin, üzerinde minderler, tavan derme çatma bir kaplama ile kaplı ve sadece bir ampülle aydınlatılan odalar. Karşılaşılan bu tablo oraya gidenleri hayrette bırakmış. Bu zor şartlar altında bile öylesine mutlu ve huzurlu yaşamış olduğu için adama bu defa da büyük bir hayranlık duymuşlar.
Efendim, siz de hep vurguluyorsunuz, elindekilerin değerini bilmenin, etrafında mevcut sayısız güzelliklerin farkına varabilmenin, onları kana kana yaşayabilmenin ve şükrün güzelliğini. Bunun için de bizlere düşen sahip olabildiklerimizden mutluluğa ulaşmak, sahip olamadıklarımızla ise kendimizi boşuna mutsuzluğa mahkum etmemek. Yoksa bugün başarılı birçok insanın bir türlü mutlu olamaması, hala hep daha fazlasını elde ederse, kazanırsa, en güzel şeyler kendisinde olursa mutlu olabileceğini zannetmesi ve sonuçta sadece elleri bomboş beklemesi nasıl izah edilebilir? Mutlu olmak için büyük başarılara gözünü dikmemeli insan, evvela elindekilerin aslında ne kadar güzel ve muhteşem olduğunu farketmeli, onlara sevgiyle yaklaşmalı, onları güzelleştirmeli, hayata döndürmeli, silinip gitmesine müsaade etmemeli, öyle değil mi? Hz. Mevlana’nın “Sevgiden bakır altın olur” diye belirtmiş olduğu gibi, sahip olabildiklerine gerçek anlamını yükleyebilmeli önce ve onlarla gerçek bir güzelliği yaşayabilmeli.
Efendim, hepinize en içten saygılar, selamlar ve günden güne çoğalan sonsuz güzellikler dilekleriyle...
Çiğdem Seçkin Gürel
Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :
Başarı ve Mutluluk Yazan Çiğdem Seçkin Gürel
Cvp: Başarı ve Mutluluk Yazan Sabri Tandoğan