Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Sayın Çiğdem Seçkin Gürel Hanım'dan aldığımız sunum
Gönderen : Çiğdem Seçkin Gürel
Tarih : 7/30/2011 6:46:18 PM


 


 


Aziz Büyüğüm, Saygıdeğer Dostlar,


 


Hepinizi en güzel dileklerle selamlıyor ve yaklaşan rahmet dolu Ramazan Ayının bu günlere en güzel anlamını yükleyen şükür, sabır, dostluk, yardımlaşma, kardeşlik, hoşgörü ve af duyguları içinde en büyük feyizlerle geçmesini, sonsuz hayırlar ve esenlikler getirmesini hepimiz adına diliyorum. İnşallah hepimize nasip olur.


 


Ve bugün yine Sayın Büyüğümüzün yıllar önceki bir TV sohbetinden notları paylaşmak kısmet oluyor. Faydalı olması ümidiyle sunuyoruz.


 


Sevgi ve saygı dolu hayırlı günler dileğiyle…


 


 


 


Çiğdem Seçkin Gürel


 


 


 


SAYIN BÜYÜĞÜMÜZ SABRİ TANDOĞAN’IN GÖNÜL SOHBETLERİNDEN NOTLAR - 36


 


 


 


KONU: AYRILMAYI DÜŞÜNEN BİR ÇİFTE TAVSİYELER


Tarih: Ocak, 2000


Sabri Tandoğan


Dinleyici talebi: İki yıllık evli bir çift, hiçbir maddi sıkıntıları yok, ama ortada sen, ben kavgası, münakaşa, kırgınlıklar var. Ayrılalım mı? diye soruyorlar.


Efendim size söyleyeceğim şeyleri yaparsanız asla ayrılmazsınız.


İnsanlar bazen ta işin başında “Şu eşya olmazsa olmaz, çamaşır makinesi olmazsa olmaz,...” diye çocuk evlendiriyorlar. Ama şunu unutuyorlar. Ortada farklı kültür ortamlarından bir araya gelen iki insan var. Bu iki ayrı insanın yaşamlarını ortak sürdüreceği bir beraberlik başlıyor.


Nikahta “Yok ben senin ayağına basacağım, yok sen basacaksın” kavgası... O güzelim ayakkabıların üstüne basıyorlar. İnsan sevdiği insanın ayağına basmaya nasıl kıyabilir? Gençlere soruyorum niye diye? Gülüyorlar, “Şaka olsun.” diye diyorlar. “Ama gençler,” diyorum “her şakanın bir gerçek tarafı vardır.” Onlar da diyorlar ki “evde karşı tarafın ayağına basan kimsenin sözü geçer.”


Ben kendi evimde kavga edecek sebep bulamıyorum efendim. Evlendiğimiz gün nikâhtan sonra eve geldik, eşime “Bak sultanım,” dedim, “inşallah beraberliğimiz bir ömür boyu sürecek, ama önce senden bir isteğim olacak: Ben bekârlığımda mesleğim süresince insanları, evli çiftleri inceledim ve mutsuzluklarının en temel sebebi olarak şunu gördüm: “Bu evde benim dediğim olacak” demek, bunda ısrar etmek... Bizim evimizde yalnız ve yalnız Allah’ın (cc) ve Peygamber Efendimizin (SAV) dedikleri olsun.” dedim. Eşim de bana hak verdi. Birbirimize söz verdik. Yıllarca hep bu böyle devam etti. Verdiğimiz söze hep sadık kaldık...


Öyle durumlar oluyor ki bazen eşim daha güzel çözümler buluyor, bazen de ben. Önemli olan problemlere insanca, efendice, karşılıklı anlayışla, sevgiyle, saygıyla çözüm bulmak. İlle benim dediğim olacak zihniyeti olmamalı.


Gün geçtikçe hayat şartları zorlaşıyor. Hepimiz hayattan yeni yaralar alıyor, inciniyoruz. Bazen dalgalar gemiyi batıracak hale geliyor. Bu durumda gemiyi limana çekmek gerekiyor ki o liman insanın kendi evi, yuvası olmazsa başka neresidir?


Bir hanım tanıdığımız vardı çocukluğumda, “Bir evleneyim eşimi muma çevireceğim.” der, ellerini ovuştururdu. Bu hanım evlendi ama düşündüğü gibi olmadı, bu defa kocası onu muma çevirdi. Bence insanları değiştirmeye çalışmak bir gafletten başka bir şey değildir. Biz kendimizi değiştirebiliyor muyuz ki başkalarını değiştirelim? Ama, insanlar efendilikle, incelikle, saygıyla, edeple birbirlerini etkileyebilirler.


Benim de evliliğimde prensibim buydu. Karşılıklı sevgi, saygı, incelik içinde davranmak...


Sevgili izleyicilerim lütfen eşinizden ayrılmayı düşünmeyin, yazdığınız mektup da, el yazınız da güzel insanlar olduğunuzu gösteriyor. Beni bir baba kabul edin ve birbirinizi sevgiyle, saygıyla, en güzel duygularla sevin, akşam eve gelince iki âşık gibi birbirinize sarılın, gün boyunca birbirinizi özleyin, arayın. Bir gün hayat sona erecek, ama zamanı belirsiz... Yaşamın, vâroluşun güzellikleri her gün evinizde yeniden açsın. Ve nihayet Hakka göçüşümüz, sevgilinin davetini kabul eden bir âşık gibi olsun...


Öyle insanlar vardır ki çocukça sebeplerle eşlerinden ayrılmışlar ve ömür boyu hüsran içinde kalmışlardır. Eğer eşinizle mutluluğu bulamazsanız, tek başınayken nasıl bulursunuz? “Ben, ben, ben” demeyelim, “Sen, sen, sen...” diyelim. Biz kimseyi değiştiremeyiz. Sonra niye benim veya onun dediği olsun ki? Bir araya gelip ortak çözüm yolu bulmak en güzeli değil mi? El ele, diz dize, gönül gönüle niye yaşamayalım? Birbirini tertemiz duygularla kucaklayan eller bütün bir hayatı cennete çevirmeye yetecektir. Siz dediklerimi harfiyen uygulayın, eğer aksi olursa beni arayın Efendim.


Hepinizden hayır dualarınızı bekliyorum. Müsaadenizle...


SABRİ TANDOĞAN

...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]