18.12.2010 tarihli Cumartesi Toplantısı
1.Kesim:
(“Kendimiz için istediğimiz bir şeyi can-ı gönülden bir başka kardeşimize de verebilmek” konusundan bahseden bir Gönül Dostu, Sayın Büyüğümüzün yıllar önce yaşamış olduğu bir olayı anlatmasını rica ediyor)
S.Tandoğan- ... O gün İngiliz kumaşı aldım, onu en iyi terziye götürdüm, çok güzel bir elbise dikildi. O gün teslim aldım, giydim, tam oturuyor üzerime. Teşekkür ettim, aldım getirdim. Portmantoya astım, girdim içeriye. Biraz sonra kapı çalındı. Baktım bir adam. O gün de dondurucu bir kış günü var. Adam, çıplak etinin üzerine trençkot giymiş. Trençkot derlerdi o zaman. İncecik bir kumaş... Onu giymiş. Böyle kıpkırmızı eti görünüyor, tüyleri dikleşmiş. Dedi ki, “Efendim, çok üşüyorum. Bana giyecek bir şey vermeniz mümkün mü, donmak üzereyim.” Ben o kadar müteessir oldum ki, hemen o İngiliz kumaşından yapılmış, bir gün bile giymediğim elbiseyi aldığım gibi verdim adama. “Al kardeşim, giy”, dedim. Ama bir an bile tereddüt etmedim. O olaydan sonra benim dünyam değişti...
2.Kesim
(Bir Gönül Dostu, yaşlı bir adamdan bahsediyor; yaşlı adamın 74 yaşında olduğunu, emekli olduktan sonra da 18 senedir çalıştığını ve halen devam ettiğini söylüyor. Emeklilikten sonra birçok kişinin dinlenmeyi tercih ettiğini de aktardıktan sonra Sayın Büyüğümüzün bu konudaki fikrini soruyor)
S.Tandoğan- Yavrum İslâm’da köşeye çekilmek diye bir şey yok. Ben emekli oldum, ben dinleniyorum. Kardeşim dinlenmek en fazla bir saat sürer. Ne demek ben dinleniyorum. Bir iş bulunacak yavrum. Kendine iş icat edeceksin. İnsanlara faydalı olmak amaç.
(Başka bir gönül dostunun, emekliliğinin gelmesi için her gün dua ettiğini söylemesi üzerine)
S.Tandoğan- Emekli ol, olmaya bir şey demiyorum ama çalışacaksın yavrum. Diyeceksin ki nerede çalışayım… İş icat edip çalışacaksın. İstersen emekli ikramiyenle bir büfe al, o büfede çalış. Yani benim görüşüm bu. Ben yatma olayını kabul edemiyorum. Mesela bu kızım, şimdi emekli oldu. Bu kızımı Kızılay’da biri görse, üniversite seçme sınavına hazırlanan genç kız sanır. (Gülümsemeler) Şimdi resmen emekli oldun. Tamam, ama mesela ne yapabilirsin? Mesela kurslara gidersin, derslere gidersin, güzelce Kur’an-ı Kerim okumayı öğrenirsin. Ondan sonra evinde, mahalledeki çocuklara Kur’an dersi verirsin. Ücret almadan... Onlara aynı zamanda İslâm’ın inceliklerini, güzelliklerini anlatarak bir Hoca Hanım olabilirsin. Hani mesela... Yani ben, “ben artık emekli oldum, köşeme çekildim” lafını kabul e-de-mi-yo-rum. Herkesin yapacağı bir şey vardır. Eğer bir insan yapacak iş bulamazsa, gelsin bana danışsın, ben ona bir iş bulayım. “Sen!” diyeyim, “boş gezenin boş kalfasısın!”
(Gülüşmeler)
3.Kesim
(Bir Gönül Dostu, hırçın olarak bilinen bir sınıf arkadaşıyla kurduğu uzun süreli bir dostluğun küçük bir gülümseme sayesinde başladığından bahsettikten sonra)
S.Tandoğan- Yavrum bir tebessüm bir insanı intihardan kurtarabilir. Bir tebessüm bir evliliği yıkımdan kurtarabilir. Bir tebessüm bir savaşı durdurabilir. O kadar önemli ki. Hele günümüzde... Herkes günümüzde bir barut, patlayacak bir bomba gibi. Herkesin kendine göre ailevi, mesleki, ekonomik; çeşitli problemleri var, zorlukları var. O bir tebessüm bir anda onun içindeki bütün negatiflikleri alıp götürüyor.
(Devam edecek…)