Çok Sevdiğim Büyüğüm,
Hürmetlerimi sunuyorum.
Müsaadenizle…
18.12.2010 tarihli Cumartesi Toplantısı
(devam: )
4.Kesim
(Aynı Gönül Dostu, biraz önce bahsettiği arkadaşına birçok kişinin hırçın demesinin aksine, kendisini hiçbir zaman kırmadığından, hiç denildiği gibi hırçın biri olmadığından bahsedince Sayın Büyüğümüz şunları anlatıyor:)
Şimdi yavrum, hani televizyonda bir köpek programı oluyordu. Köpeklere fısıldayan adam diye. National Geographic kanalında. Bu adam köpek terbiyecisi. Mesela bir kimse köpeği var, veya köpekleri var, fakat onları bir türlü terbiye edemiyor. O adama telefon ediyorlar. Geliyor. Evvela köpek sahiplerini dinliyor, sonra o köpekleri terbiye ediyor. Terbiye ederken de ne yaptığını anlatıyor. Bir programında dedi ki “Hangi durumda bir köpek üstünüze sıçrar biliyor musunuz,” dedi. “Siz, köpeği görünce, eyvah, ya köpek şimdi üstüme sıçrarsa, ya bir tarafımı ısırırsa, ya bana bir kötülük yaparsa derseniz köpek bunu algılıyor,” dedi. Diyormuş ki köpek; yav ben insan mıyım ki bir kötülük yapayım :) Bu insan niye benim hakkımda böyle kötü duygular besliyor, şuna bir haddini bildireyim diyormuş, saldırıyormuş. Ama gayet mütebessim bir şekilde, merhaba, nasılsın, iyi misin derse, ona saldırmıyormuş. Yani bir köpek bile yumuşaklıktan, güzel yaklaşımdan anlıyor. Ben de diyorum ki keşke bütün yaklaşımlarımız böyle olsa. Mesela biz akşam oluyor buradan gidiyoruz. Şu tarafta mesela dört-beş masada müşteri var. Yemeklerini yiyorlar. Kim bana bakarsa, ben ona diyorum ki, (tanıyayım veya tanımayayım) efendim afiyetler olsun, şifalar olsun diyorum. Peki ne kaybediyorum yavrum?
Bir Gönül Dostu- Çok şey kazanıyorsunuz Efendim, onlar da aynı şekildeki içtenlikle size mukabelede bulunuyorlar.
Başka bir Gönül Dostu- Bu durumu yadırgayanlar da var Efendim?
S.Tandoğan- Yadırgayan olabilir yavrum. O yadırgayanlar muhakkak ruh hastasıdır, manyaktır onlar. Onlara da ayrıyeten dua etmemiz lazım.
Mesele burada yavrum: Bütün hayata tebessüm edebilmek. Mesela bakkala gittin, “Bana bir ekmek ver!” demeyeceksin. Selam vereceksin, nasılsın, iyi misin diyeceksin. “Bir ekmek rica etsem, mümkün mü” diyeceksin. Böyle işte yavrum.
5.Kesim
(Evliliğin incelikleri, evin erkeğinin görevleri üzerine bir soru üzerine)
S.Tandoğan- Kullanmasını bilenler bilir, yani bir araba kullanmanın bin bir inceliği vardır yavrum. Aynı şekilde evin erkeğinin de erkek olması lazım. Ermenek’te bir söz vardır, derler ki, bir erkek kapıdan içeri girdiği zaman duvardaki duran saat bile çalışmaya başlamalı derler. Yani erkek öyle bir enerjiyle girecek ki içeriye, “merhaba karıcığım”, “merhaba sultanım, akşama kadar seni özledim, nerelerdeydin...” diyecek.
(Gülümsemeler)
Hayat böyle yavrum... Bugün Türkiye’de her yıl boşanma rekoru kırılıyor. Dünya boşanma rekoru ama. Dikkat edin, Türkiye değil. Çünkü analar kızlarına kocalarına nasıl davranacaklarını öğretmiyorlar. Gerek kendi hareketleriyle, gerek sözleriyle… Tabii bu her iki taraf için de geçerli.
Şu Sabri Babanız kırk dört sene evinde bir cennet hayatını nasıl sağladı biliyor musunuz? Her gün yepyeni güzellikler arayıp bularak, her gün o yepyeni güzellikleri birlikte yaşayarak…
Sayın Büyüğümüzü eski zamanlardan tanıyan bir Gönül Dostu- Efendim Rânâ Annemizle ne kadar güzel el ele tutuştuğunuzu hiç unutamıyorum.
S.Tandoğan- Sanki iki lise talebesi gibi... Yolda giderken Rânâ’ya derdim ki:
“Aşkı henüz hisseden iki mektepli gibi
Bahsetsek biz seninle kuşlardan, çiçeklerden”
(Gülümsemeler)
(Devam edecek…)