Konu : Sayın "Mukarreb"den aldığımız sunum
Gönderen :
"Mukarreb"
Tarih :
9/20/2011 8:58:56 AM
Saygıdeğer Hocam;
Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi sizin ve tüm gönül dostlarımın üzerine olsun, efendim...İzmirdeyim. Hiç uyanmak istemediğim bir rüyadan uyanmış gibiyim. Merhum Saadettin KAYNAK'IN rüyasında Resulullah Efendimizi gördüğü gecenin sabahında, namaz için camiye giderken o rüyanın coşkusuyla dilinden dökülen mısralar, şimdi benim dilimde...
Muhabbet bağına girdim bu gece Açılmış gülleri derdim bu gece Vuslatın çağına erdim bu gece Muhabbet doyulmaz bir pınar imiş Ararım, ararım, ararım seni her yerde Sorarım ıssız gecelerde sevgilim nerde...
Vuslata ermek, muhabbet pınarlarından doyasıya içmek gerçekten çok hoşmuş. Hiç vuslat olmayaydı, belki bu firaka yürek dayanabilirdi. Ama bir kez vuslatı yaşadı gönül, şimdiden ayrılık ve özlem ile kavruluyor. Size ve tüm gönül dostlarıma ne kadar teşekkür etsem, bana yaşatmış olduğunuz anların minnetini ödemeye kafi gelmez.Ve bir an yaşadım, bir ömre bedel...
Gönül dostlarımın güzelliği, size duydukları aşk, gösterdikleri edep ve hürmet beni ürpertti. Onlara bakınca edebimin, aşkımın ne kadar cılız olduğunu müşahade ettim.Onlar türlü renkte ve kokuda gül goncaları gibiydiler. Ama, öyle tevazu sahibiydiler ki , bencileyin sahrada bitmiş zavallı bir dikene "GÜL" muamelesi ettiler. Onlara tek tek hayranlıkla baktım, ve sonra da size... İçimden dedim "Mürşit arı gibidir, konacak çiçek arar , pislik değil." Belki benimde bir çiçeğim vardı, çiçekli dikenler gibi, ama şunu hissediyorum ki ben onlar gibi bir gül goncası olamadım. Bu halimle oradayken, sizin ve tüm dostlarının gösterdiği o eşsiz sevgi ve hürmetin altında eziliyordum sanki...Kaburgamdaki tüm kemikler birbirine geçiyor, vücudumdan terler boşanıyordu. İçimden Rabbime sesleniyordum " Ya Rabbi, ben bu kadar sevgiye ve hürmete layık değilim.Maksadım sensin ve ancak senin rızana talibim, övgüler beni cenderede sıkıştırıyor sanki.." Bir alimin sözü geliyordu aklıma "Bizi övüpte, içimizdeki aslanın başını okşamayın!!" Uyuyan nefsaniyet aslanını uyandırmayın...Biz kimiz ki , neyiz ki Efendim... Ancak, bir HİÇ. Yazdıklarım, bir HİÇİN elinde DOSTLAR Dostunun seslenişidir. Biz sadece o seslenişe bir vasıtayız, beni hayırda vasıta kılan Rabbime şükürde acizim...
Otelden ayrılışımdan, yazıya başladığım şu ana kadar dahi, bir tefsir aliminin her ayeti tek tek tetkik etmesi, yorumlaması gibi, sözlerinizde ki farklı manaları tefekkür etmekteyim. Demiştiniz ya," Öyle güzel dinleyinki söylediklerimden ziyade söyleyemediklerimi de anlayın.İnsanın dilinin ucuna kadar gelse de söyleyemeyeceği şeyler vardır." Her örneğinizi , her sözünüzü düşündüm. Yüzünüz hep gözlerimin önünde. Zaten, her zaman gözümün önündeydiniz, Mekke de ve Medine'deyken bile...Mescid -i Nebevide akşam namazını beklerken, seccadem de yüzünüzü görüyordum, sizi aramak istemiştim ama bir türlü cesaret edememiştim.Efendim, o mütebessim haliniz, esprileriniz olmasa , herhalde karşınızda bir şey söyleyecek kudret ve cesareti kendimizde bulamazdık. Bu hoş görülü, mütebessim halinize rağmen bile, konuşurken boğazım düğümlenip, sesim titriyor. Anlatmak istediğim çok şey vardı ama cesaret edemedim, çünkü ağlamadan konuşmamı bitirmem mümkün olmazdı. Gözyaşlarıma Rabbimden gayrısı şahit olsun istemem.Belki de bu çok yanlış bir düşünce ama, çocukluğumdan beri bu böyleydi.Oğlumu kaybettiğimde dahi, diğer oğlum gözümü yaşlı görmedi.
Siteye daha sık yazabilmek istiyordum, kalbimde hissettiğim ürpertiyi, coşkuyu,aşkı cümlelerim tefsir etmeliydi. Okuyanda, Allah'a karşı bir yöneliş ve aşk hissedilmeliydi. Yazdığım her cümle Allah'ın dinine hizmet etmeliydi. Bu sebeple belki aylar geçiyordu ama bir yazı hazırlanmıyordu.Bir yığın yazıyı yazıp, beğenmeyip sildiğim oluyordu.Yunus'un Bu dergaha eğri odun yakışmaz dediği gibi, ben de gönül dostları dergahına eğri cümle yakışmaz düşüncesindeydim. Ama Yunus, her şeye rağmen dergahı hiç odunsuz bırakmamıştı, ama ben gereken gayreti gösterememiştim.En azından bir cümleyle de olsa, her an sizinleyim demeliydim. Bu kadar süzmeye ne gerek vardı, süzmeden doğal haliyle kalsa yine de lezzetli olurdu belki de o gün yediğimiz mercimek çorbası gibi..."Mukarreb, kızım sende çorbanı süzmeden yap, böylesi daha güzel demiştiniz" ya , Hocam... Bundan sonra süzmeden, gönlümden geldiği gibi sunarım inşallah...
Sonra da ikinci nasihatiniz geldi, güzel resmin sırrı örneğiyle "Öyle yaz ki içinde BENLİK olmasın"diyordunuz...ve Futbolcu örneğiyle üçüncü bir nasihat, "Her işte kendine değil, dilediği gibi iş gören Kadir-i Mutlak' a güven ve teslim ol, kendinde varlık görme!!! Daha nice inci tanesi gibi sözleriniz vardı, Hocam. Bir kez daha anladım ki, sohbetin lezzeti ve kalplere olan tesiri nice kitaplar okunsa da kazanılası değil. Ankara'ya gelmezden evvel, içimde bir sıkıntı vardı.Hatta eşime, "Kendimi mutlu etmeye muktedir değilim, bu herhalde Rabbime olan uzaklığın işaretidir."demiştim. Şimdi ise, öyle mutluyum ki ,öyle rahatlamış ve hafiflemiş haldeyim ki, yürümüyor sanki uçuyorum...Sizi bana tanıtan Rabbime binlerce şükürler olsun.İnşallah, bir gün size layık bir talebe olabilmek bana da nasip olur.
Ankara'dan İzmir' e dönüş yolunda, hiç uyumadım. Mutluluğum uykuma engeldi, demek ki ruh gıdasını alınca, nefsin isteklerine galebe çalabiliyordu. Sizi ve yaşadığım bu muhteşem günü düşünürken, yolda bir kalabalık vardı, baktım ki bir kaza ve yerde hareketsiz yatan bir motorsikletli genç, saat gecenin üç buçuğu...Son nasihatte geliyordu işte, " Azrail uyandırmazdan evvel uyan!! Her şey için çok geç olmadan Rabbine doğru bir adım at ki, o sana koşarak gelsin!!" İçim kabardı kabardı, o gencin kurtulması için dua ettim. Gönlüme şu mısralar düştü...
FANİ'nin BAKİ'Yİ arayışının adıdır ÖMÜR dedikleri Hakikatini bilememiş karbondur KÖMÜR dedikleri MUKARREB gel! ölmezden evvel BAKİ'de "FENA" bul Yontul da SULTAN elinde ELMAS ol, adını KÖMÜR eyleme...
Daha çok söylenecek sözler var ama duyguları anlatmada kifayetsiz kalıyorlar. Yüceler Yücesi Rabbim Sizden ve tüm gönül dostlarımdan razı olsun, her iki dünyanızı cennet eylesin,Efendim...
Muhterem Efendim, o mübarek ellerinizi hasretle öpüyor ve Rabbimden beni en kısa zamanda size tekrar kavuşturmasını niyaz ediyorum. Sevgilerin ve hürmetin en içten gelenini size ve tüm gönül dostlarıma sunmak istiyorum.
Allah'a emanet olunuz...
Mukarreb
|