Sizden Gelenler

 

subHeader_l

Konu : Cumartesi Sohbetlerinden Notlar-9
Gönderen : Melih
Tarih : 9/20/2011 9:50:55 AM


 


Çok Sevdiğim Büyüğüm,


Müsaadenizle...


 


04.06.2011 Tarihli Cumartesi Toplantısından Notlar


 


devam:


(4.Kesim)


Bir Gönül Dostu- Efendim müsaadenizle bir şey sorabilir miyim? Biz gerek Mevlânâ Hazretlerini ziyaret ettiğimizde, gerek Hacı Bayram-ı Veli Hazretlerini ziyaret ettiğimizde, orada nasıl dua etmeliyiz?


S.Tandoğan- Yavrum bu dua konusunda ben bugüne kadar çıkan binlerce kitabın aksine şöyle derim. İçinden nasıl geliyorsa öyle dua et. Şimdi mesela sen delikanlı bir adamsın. Bir genç kıza aşık oldun. Yana yakıla seviyorsun onu. Onunla evlenmek istiyorsun. Kitaba bakarak mı ona, “Ben” (Sayın Büyüğümüz elinde bir kitap var da ona bakıyormuş gibi yaparak) “seni” (tekrar kitaba bakma hareketi tekrarlanıyor) “çok seviyorum” mu diyeceksin?


(Gülüşmeler)


Dua da böyle yavrum. İçinden nasıl geliyorsa öyle dua et. Sen o dua kitaplarına bakma. Dua kitabı olur mu ya? Şimdi Akçağ Kitabevine gitsen, en az sana kırk tane dua kitabı çıkarırlar. Ben derim ki hiçbirini alma, içinden nasıl geliyorsa öyle dua et.


 


(5 ve 6.Kesim)


(Konu “İdrak”ten açılıyor... Sayın Büyüğümüz ayrı ayrı herkesin fikrini sorduktan sonra söze başlıyor)


Bizim en çok yanıldığımız şu oluyor yavrum. Mesela biz kitap aldık, okuduk. Biz o kitabı biliyoruz diyoruz. Yoo. İslamdaki bilgi teorisi unutulmuş gibi bugün toplumda. Bilmek demek yalnız okumak, öğrenmek, bir muallim tarafından talim edilmek olarak anlıyoruz. Değil. İdrak bambaşka bir şey. Biz bir kitabı okuruz. Hatta bir kere okuruz, iki kere okuruz, beş kere okuruz da, o kitabın idrakine varmış olmayız. Bir örnek vereyim. Geçenlerde televizyonda zaping yapıyordum, bir evlenme programı çıktı. Bir İzmir’li hanım, Batman’lı bir bey ile yanyana geldiler, işte birbirilerine soru soracaklar, anlaşabilirlerse evlenecekler. İzmir’li hanım mini etek giymiş. Ve bunlar Batman’a gidecekler. Adam bir şey demedi. Fakat seyircilerden dediler ki İzmir’li hanıma, “Bak kızım, sen Batman’a gelin gidiyorsun, senin mini eteğin Batman’da sökmez, çok kötü tepkiler alırsın.” Kızın cevabı: “Hayır!, ben İzmir’liyim, ben mini etek giymeye devam edeceğim. Nereye gidersem gideyim, ben orada mini etek giyerim” dedi. Haa, işte bu idraksiz bir insan. Başına gelecek belaları, felaketleri düşünmüyor. Batman’da mini etek olur mu? Batman’lı sana mini etek giydirir mi? Kök söktürür adama. Şimdi bu kadın “ben İzmir’liyim” diyor. Tamam sen İzmir’de giyebilirsin, kimse de sana bir şey demez. Ama mini etekle Batman’a gidersen bela gelir. Şimdi bu idraksiz bir kadın.


Tutuyor bir siyasetçi, ben iktidara geleyim diyor, her kadına altı yüz lira maaş bağlayacağım diyor. Ya bugün çalışıp da altı yüz lira maaş alan kaç kadın var? O zaman iyi, kadınlar ayrılsınlar işten, nasıl olsa altı yüz lira yatacak bankaya... Bunlar idraksizliktir yavrum. Milyonlarca kadına  –Türkiye bugün 74 milyon nüfuslu- sen altı yüz lira vereceğim diyorsun, peki o parayı nereden bulacaksın?


 


(Bir Gönül Dostu söz istiyor ve)


Efendim bence idrak, hayatın bir dili var, o dili anlamaktır. Müsaadenizle bir örnek vermek istiyorum. Mesela sigara paketlerinin üstüne bakıyoruz, orada diyor ki “Sigara Öldürür”diyor. Bir de o kadar çirkin fotoğraflar var ki orada... Ben her gördüğümde irkiliyorum, tüylerim diken diken oluyor. Ama onu içenler her gün görüyorlar ve idrak etmiyorlar. Hayatın bir dili var, her yerden konuşuyor.


S.Tandoğan- İşte idrak, hayatın dilini çözebilmek demektir. Nerede? Her yerde. Ne zaman? Her zaman. O hayatın dilini çözmek lazım.


Bir Gönül Dostu- Efendim bazen öyle olmadığı da oluyor mu? Sınav konusu çünkü. Yani her çarşambadan sonra perşembenin gelmediği oluyor diyorum.


S.Tandoğan- Eğer bakmasını biliyorsak, görmesini biliyorsak, idrakine varmışsak hiç şaşmaz yavrum. Mesela demin büyük bir şangırtı duyduk. (Sayın büyüğümüz garsona dönüp kırılan bir şeyin olup olmadığını soruyor ve bir şeyin kırılmadığı, tepsinin düştüğü cevabını alıyor) Ama gene de dikkatli olmalıyız yavrum. Niye? Şu Allah’ın nimeti üzerine yemin ederim ki, o tepsinin de canı var. O tepsi yarın mahşer günü davacı olursa onun hesabını nasıl verebiliriz yavrum? Mesela bazısı oyun olsun diye çatalını tabağına vurur. O tabak yarın ondan davacı olur. Bu tabak bize hizmet ediyor. Çok dikkatli olalım, tepsi de, bardak da, tabak da. Bir de şu var, bunlar bizlere emanet edilmiş. Bu tabağı alan her kimse ne kadar güzel bir tabak almış. Ben bu tabağın güzelliğine baka baka doyamadım. E bunu kırmaya ne benim hakkım var, ne sizin hakkınız var. Bir de eğer dinlersen sözümü, neyi elinle tutarsan Besmele ile tut. İçinden ama dışından değil. Hani particiler gibi kör hafızlık yapmaya lüzum yok. (Gülümsemeler) İçinden, kalbinden “Bismillahirrahmanirrahim” de. Mesela gömleğini giyiyorsun, şöyle kolunu uzattın, “Bismillahirrahmanirrahim” de. Gece pijamanı giyiyorsun, “Bismillahirrahmanirrahim” de. Anlaştık mı yavrum? (Hali tavrı bu konuşmadan memnun kaldığını gösteren garson onayladıktan sonra) Çok teşekkür ederim yavrum.


Bir Gönül Dostu- Efendim idraksizlik, düşünce noksanlığıdır diyebiliriz değil mi?


S.Tandoğan- Tabii, ama o izahı yetmiyor. İdrak çok başka bir şey. Kavramak. Mesela bir kimse, bir genç insan, bir kıza talip oldu. Onu sevdi, onunla evlenmek istiyor. Sağdan soldan diyorlar ki, böyle dirsekleriyle dürtüyorlar; o kız hakkında tahkikat yaptın mı? O kız hakkında tahkikat yaptın mı? Yahu, insanda görecek göz, hissedecek kalp varsa, ne demek tahkikat ya? Kızın yüzüne bakarsın, onun gelmişini, geçmişini orada okursun.


Her şey bir mesaj veriyor yavrum. Şu su şişesi, şu tabak, şu bardak, şu elektrik, her şey bir mesaj veriyor. İş o mesajları okuyabilmekte.



... 


...::Bu yazıyı arkadaşına gönder::...

Geri Dön

 

[Ana Sayfa] [Sabri Tandoğan] [Kitapları] [Yazıları] [Röportajları] [Resim Albümü] [Sizden Gelenler] [Dosya Arşivi] [Arama] [İletişim]