Aziz Büyüğüm, Çok Değerli Dostlar,
Çok iyi olmanız dileğiyle, en güzel duygularla sizleri selamlıyor, hayırlı günler diliyor ve Sayın Büyüğümüzün yıllar önceki bir TV sohbet notunu paylaşıyorum.
Saygı ve sevgilerle Allah’a emanet olunuz.
Çiğdem Seçkin Gürel
SAYIN BÜYÜĞÜMÜZ SABRİ TANDOĞAN’IN GÖNÜL SOHBETLERİNDEN NOTLAR - 39
KONU: EVLİLİK
17 Haziran 2000 Cumartesi
Sabri Tandoğan
Yaşı ilerlediği halde evlenemediğini anlatan ve bundan şikayet eden bir öğretmen hanıma cevaben:
Önemli olan dışın değil, için, ruhun güzelliğidir. 22 yıl kadar önceydi, Hamburg’a gitmiştim. Bir pazar sabahı parka indim. O gün parkta insanları gözlemlerken huzur içinde dalmışım. Yanıma orta yaşta bir hanım oturdu. Yüzü güzel olmayan bir hanımdı. Biraz sonra benden kalem istedi, tanıştık. Aramızda bir sohbet başladı. Ama öyle zarif, öyle huzur dolu, öyle hoş bir sohbetti ki bu. O sohbetin güzelliğini yıllarca unutamadım. İkinci Dünya Savaşı yıllarında, 16 yaşında iken hayatta yapayalnız kalmış. Asla yılmamış, mücadele etmiş, bir mağazanın parfümeri reyonuna tezgahtar olmuş. Sonra orada kendisini sevdirmiş, şef olmuş. Küçük bir ev almış, dostlar edinmiş. “Ama benim gibi çirkin bir hanımla evlenmek isteyebilecek akılsız bir erkek olmayacağı için evlenemedim.” dedi. Hobilerini sordum, kitap okuduğunu, felsefeyi sevdiğini söyledi. Öyle tatlı bir söyleyişi vardı ki. O sohbet bana hep ışık tuttu. Hayatımın en güzel anlarından bazılarını yaşattı. O hanım bana önemli olanın dışın değil için, ruhun ve aklın güzelliğinin olduğunu öğretti. Şartlarını öyle güzel bir kabul edişi vardı ki... O gün orada bana unutamayacağım bir ders vermişti. Sonra zaman zaman hep içimden geçirdim, ah keşke dedim, zengin olsam, yine Hamburg’a yolum düşse, yine o hanımla karşılaşsam, o sohbetin güzelliğini yeniden yaşasam...
Bir gün bir sanat galerisine gitmiştim. Tatlı bir mayıs güneşi vardı. Çok güzel, insana huzur veren renkler vardı orada. Biraz sonra ressam geldi. Kısa boylu, değişik bir yüz, nitelendirmek istemiyorum. Konuşmaya başladık, konuştukça o hilkat garibesi gitti, yerine çok güzel bir insan geldi. Resimlerini yaparken klasik müzik dinlermiş efendim. O notaları adeta resimlerine işlemişti. O sergiye defalarca gittim, ressamla konuştum. Her gidişte içim güzelliklerle doldu. Önemli olan dışı aşıp, içi görebilmektir.
Resullullah SAV Efendimiz: “Bir şey ille de olsun demeyiniz, hayırlısı olsun deyiniz” Buyurmaktadır. Neyin bizim için hayırlı olacağını bilemeyiz. Her şey nasiple efendim. Evlenmek de, çocuk sahibi olmak da nasiple. Efendim, ben evliliğin ilahi planda kararlaştırıldığı inancındayım. Aklı başında, hassas, ince ruhlu, anlayışlı bir insanla birlikte olmak nasip meselesidir. Bırakalım kader hükmünü yürütsün. Allah’ın (cc) hazinesi geniştir. Bu olmayacak bir iş değildir. Allah (cc) bunu bütün hassas, güzel insanlara nasip etsin.
Fatih’in Türbedarı Ahmet Amiş Efendi: “ Bir gönlün çok edeple, saygıyla muhafazası gerekir. Olur olmaz şeylerle bedbinleşmek, Hakka isyandır” der. Bazı insanların evlenmeyişinde de bir hayır vardır efendim. Her şey nasiple... Evlenmek, evlenmemek sorun edilmemeli. Bazı durumlar baştan sıkıntı verebilir ama sonu hayra vesile olur veya önce sevindiren şeyler sonra sıkıntı doğurabilir. O nedenle hep hayırlısı olsun diye düşünmelidir. Hem öyle evlilikler var ki kalp kırmalar, saygı dışı davranışlar, bitip tükenmeyen kavgalar... Allah yardım etsin.
Bazıları ben evlenirsem veya zengin olursam, evim arabam olursa çok mutlu olurum diyor. Oysa huzur, mutluluk, manevi güzellik, ne zenginlikle, ne fakirlikle, ne bekârlıkla, ne evlilikle, ne şununla ne de bununla ilgilidir. Bir Yunanlı şair “İnsan huzuru, mutluluğu bir şehirde ıskalarsa, başka şehirde de ıskalar.” diyor. Ben yalnızken huzurlu olamayan, bir düzen kuramayan, Allah’la (cc) dost olamayan bir insan evlenince de sihirli değnek değmiş gibi huzurlu olamaz diye düşünüyorum. Yalnızken hep kendi kendisiyle kavgalı olan, iç huzuru olmayan, estetik duyguları olmayan, Rabbiyle dost olamayan, manevi bir güzelliği yaşamayan birisi evlenince birden değişip mutlu olabilir mi? Kendi kendisiyle başbaşa iken mutlu olamayan, evlendiği kimseye mutluluğu nasıl yaşatabilir? Ben bunun imkânsız olduğunu düşünüyorum. Bence insanın her ortamda içinde güzellikler açmalı, yüzünden ışıklar yayılmalı... Ve insan mutluluğunu şarta bağlamamalı. Siz mutluluk denizinde yüzdükçe etrafınızda mutlaka güzel insanlar da olacaktır. İbadetlerinizi düzenli yapın, tasavvuf büyüklerini tanımaya, onların hissettiklerini hissetmeye çalışın. Sevgi dolu olun. Siz de Fazıl Hüsnü gibi
“Ben dünyaya ağırlığınca sevgi vermişim,
Ses edin ey uzak diyarların gençleri”
Bütün antenlerini germişim”
deyin.
Sınıfınızdaki çocuklara güzel hasletler aşılayın, içlerine temiz, asil duygular yerleştirin. Etrafınıza güzellikler sunun, insanlara sevgi, saygı, ilgi gösterin. Yaşım geçti diye düşünmek çok yanlış, bundan sonra da pekala evlenebilirsiniz. Bırakın kader yolunuzu çizsin. Hayat bir dağ gibidir, siz ona sevgiler sunarsanız o da bir gün bunları size aksettirecektir. Siz böyle davranmaya devam ettikçe, böyle yaşadıkça etrafınızda pek çok güzel insan toplanacaktır. Bir gün onlardan birisi pekala sizin hayat arkadaşınız olabilir.
SABRİ TANDOĞAN