Sevgili Babacigim,
Dört yıl önce bu gece sevgili Babannem Hak’ka yurdu. 93 yasında yaşadığı kocaman bir ömrü geride bıraktı. Uzunca bir süredir hafızası durmuştu. Hiç kimseyi tanımıyordu. Son iki üç aydır ise yatağından bile çıkamıyordu…
Tam ondört yıl önce dedemi Hak’ka uğurladığımızda konuşmuştuk da demişti ki: ” Ne güzel, hastalanmadan , kimseye muhtaç olmadan, elden ayaktan düşmeden sapasağlam Rabbine kavuştu. Keşke bana da böylesi nasip olsa.” Ancak onun imtihanı başka türlüydü. Hepimiz için edinilecek dersler vardı bunda. Önce görme yeteneğini kaybetti, sonar da hafızasını.. Hiç birimizi tanımaz oldu. Sadece eski günleri anlatır dururdu.. Sonra hareketleri kısıtlanmaya başladı. Sonra da bir bebek gibi bakıldı son ana kadar. Rabbime çok şükür yetiştirdiği hayırlı evlatları son anda da hep birlikte yanıbaşındaydılar… Biz hayatta uzun sayılabilecek , bir asıra yakın bir ömrün de geçiciliğini onda gördük. Nasıl başlanıyorsa yaşamaya, tekrar o duruma gelişin gerçekliğini gözledik…
Babannem en çok gezmeyi severdi; önceleri bir odadan öbürüne gtmek için bile büyük çaba harcar oldu, sonrada yataktan çıkamaz oldu..… Her yerde yemek yemezdi, güzel yemek yapar , evde mutfağı kimseye bırakmazdı; sonraları önüne ne konursa onu hiç itiraz etmeden , hatta bu nedir diye bile sormadan yer oldu, en sonlarda ise nerdeyse bebek maması gibi ağzına beslenir oldu..... Çok güçlü bir hafızası vardı; öyleki herkes kendi çocuklarının yaş gününü, evlilik yıldönümünü bile ona sorardı; sonra kendi evlatlarını bile tanımaz oldu........ Esyalari evinin duzeni cok onemliydi, son 9 yilini cocuklarinin evinde sadece bir kucuk canta ozel esya ile gecirdi.... Öyle temizdi ki; ya sonra, bütün temizliği için başkalarına muhtaç oldu..
bebek gibi...... Rabbim kuvvetini çekmeye başlayınca üzerinden, ne ayağın gücü kalıyor ne elin… De dil konuşuyor, ne de can istiyor…. Bebek nazlanması gibi nazlanırdı, inat ederdi bazen…. Uyumayacağım işte oturacağım der, bazen de anacim neredesin diye ağlardı. İçim de ağlardı onunla birlikte…
İşte insan bebek olarak doğuyor, yaşıyor, yaşıyor….. İhtiyaçları sınırsız…. Sonra işte hiçbir ihtiyacı kalmıyor bir iki yudum yemekten ve sudan başka….. “ İnsan bu dünyaya birlikte getirmediği şeye bel bağlamaz , önem vermez” sözü çınlıyor kulaklarımda. İşte yaşam böylesine çekiliyor insanın üzerinden….
Koşturarak alışveriş yapan, gülen , eğlenen, fındık kabuğunu doldurmayacak dertler edinen , yada hiçbir şeyi dert edinmeden her ani altın değerinde olan ömrünü acımasızcasına harcayan insanları düşünüyorum. Seslenmek istiyorum “ Bir bakın hayata , böyle göz açıp kapayana kadar geçiyor zaman. Ne olur düşünün bir kez. fark edin yaşamın gerçek anlamını… Allah’ın verdiği her ani değerlendirin ne olur. Şükredin sağlığınıza, hatta hastalığınıza… Şükredin kulluğunuza….”
Vefatından 2 ay önce oradaydık.. Babannemin koluna girip odasına götürmeyi, yemeğini önüne koyup yedirmeyi bana da nasip ettiği için Allahıma şükürler olsun. Ona elimle hizmet edebilmiş olmaktan mutluluk duyuyorum bugün.
Zor bir hayattı onunkisi.. Yetimdi yaşama merhaba dediğinde. Balkan savaşına gitmiş , dönmemişti babası… Zorluk ve yoklukla geçmişti küçüklüğü.. Evlendiğine eşi ile kaderleri aynıydı, o da şehit çocuğu idi, Birlikte dayandılar tüm zorluklara.. Balkanların karışık olduğu dönemlerde üç kez evini, ocaktaki yemegini, dolu ambarını, tarlada ekinini , ağılda ineklerini bırakıp zulümden kaçtılar ordan oraya… En sonunda ana vatana göçtüler bir gece.. Toprağı öptüler .. Ana, baba , kardeş , mal, esya, ev hepsini ardlarında bırakmışlardı, hic kimseleri ve hiçbir seyleri yoktu ama hep bir kardeş oldular bu vatanın evlarlarıyla… Yeniden sarıldılar yaşama.. 10 ile 6 yaşları arasındaki üç çocuklarıyla birlikte kendi elleriyle yaptılar evlerini… Hep kanaat ettiler, şükrettiler… Gün geldi torunlara karıştılar…. Sonra torun çocuklarını sevdiler.. Sonra da gün geldi babannem bebek oldu çocukları, torunları onu baktı kolladı, besledi, sevdi....
Bir buruk içim .. Gurbet böyle zamanlarda ağır geliyor insana.. Bir ben yoktum orada bütün çocukları , torunları onu uğurlarken ebediyete , son gecesinde onun yanıbaşındaydı benden gayrisi.. İşte bu da benim imtihanım neyleyim. `İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” .. O maneviyatın dorukta olduğu güzel günlerde. Ramazan aynın son on gününde Allahım rahmetine kavuştu, Rabbim mekanını cennet eylesin .. Bize düşen ise sadece tefekkür ve dua etmek… Rabbim yar ve yardımcımız olsun.. Bu gece bu kabarmış yürekten gelen gözyaşı ile karışık dualar onun için ... El Fatiha...
Sevgi ve saygi ile ellerinizden opuyorum..
Ozden