Çok Değerli Büyüğüm, Saygıdeğer Dostlar,
Hepinize en büyük güzelliklerin sizlerle olması dileğiyle güzel bir günden selamlar…
Bugün de Sayın Büyüğümüze ait bir TV sohbet notunu paylaşmak kısmet oluyor. Saygı ile sunuyor, hayırlı günler diliyoruz.
Çiğdem Seçkin Gürel
SAYIN BÜYÜĞÜMÜZ SABRİ TANDOĞAN’IN GÖNÜL SOHBETLERİNDEN NOTLAR - 41
KONU: ŞİKÂYET ETMEKTEN KAÇMAK
1 Nisan 2000 Cumartesi
Sabri Tandoğan
Bir izleyicim, etrafındaki insanların şikâyetlerinden bunaldığını, içindeki güzel duyguların azaldığını düşündüğünü yazıyor. Keşke insanlar hep mutlu, huzurlu olsalar diyor ve ben huzuru ne zaman bulacağım diye ekliyor.
Onun bu huzursuzluğu yazısına bile sirayet etmiş, yazı bile karamsar olmuş.
Sevgili izleyicim siz niye mutluluğunuzu erteliyorsunuz? Eğer biz mutluluğumuzu şarta bağlarsak şöyle bir şey gerçekleşirse, şu durum ortadan kalkarsa mutlu olurum sanırsak yanılırız. Tarih boyunca hep cebelleşmeler, savaşlar olmuş. Eğer bunun düzeleceğini sanıyorsanız, bu katiyen olmaz efendim.
Birtakım insanlar “İşte şu zamandan sonra altın bir çağ başlayacak.” Diyorlar. Ben bu insanları objektif bulmuyorum. Sakın ha “Sabri Bey gelecekten umudunu kesmiş, bedbin, karamsar bir insan” demeyin. Ben hep geleceğe umutla bakarım. Eğer biz “Yarabbi, şu an benim sahip olduğun anların en güzeli, ne olur bana ve sevdiklerime verdiklerini bizden esirgeme, geri alma.” diyebilirsek işte o zaman, on anda gerçekten mutluyuz demektir.
Bazı insanlar gazete haberlerini okuyunca bedbinleşiyorlar. Ama bu çok önceleri de böyleydi efendim. Eskiden de gazeteler hep rüşvetçileri, hırsızları yazardı.
Kravat almak için manava gidersek eli boş döneriz. İşte eğer ben filan yere müdür olursam mutlu olurum, filan arabayı alırsam mutlu olurum vs. gibi beklentiler de aynen böyledir. Bunlar yaşamının kurallarını anlayamamaktan doğan hallerdir.
Mutluluğu dışta değil içte aramalıyız. Olaylara değişik bir açıdan bakmak lazım. İnsan lüks bir lokantada da, bir köşede çayına ekmek katık ederken de mutlu ve bahtiyar olmalıdır. Bir göz gecekonduda gözbebeklerinden sevgi fışkıran, ses tonlarından mutluluk okunan insanlar tanıdım.
Huzur, mutluluk, güzellik insanın içindedir. Dışarıda olan sadece toz ve dumandır. İnsan huzuru kalbinde ararsa orada hayat bir gül bahçesine dönüşür. Hayat aslında çok güzel, Ama bir insanın gözlüğü kirli, yağlı ve lekeli olsa, o insan etrafı güzel görebilir mi? Eğer bir insan gönlünü, insan sevgisiyle, merhametle, sevgiyle doldurabilirsek, işte o zaman hayatın güzelliklerini anlamaya başlar. Bizler hayatı olduğu gibi kabul edelim. Hayatın güzelliklerini yudum yudum içmeye çalışalım. Biz de Necip Fazıl gibi:
“Madem ki okşamaz, sevmez kimseler
Sen öp alnımdan, sen öp seccadem.”
diyelim. Bir seccade bile yerine göre insana cennetin kapısı olur. Allah (cc) bize de nasip etsin.
SABRİ TANDOĞAN