Aziz büyüğüm canım Babacığım ve çok değerli gönül dostları. Hepinize en derin sevgilerimi sunuyorum.
Bugün sizlerle kendisini çok sevdiğim ve kitaplarını okumaya doyamadığım Sayın Cemalnur Sargut Hanımefendi’nin radyo konuşmalarından derlenen “DİNLE” adlı kitabında okumuş olduğum bir bölümü paylaşmak istiyorum.
Müsaadenizle,
Cemalnur Sargut : Aşk ve muhabbet çeşmesiyle gözyaşı ile yıkanıp dört tekbiri bir etmeyince, hiçbir ibadetin manası zuhur etmez.
S: Dört tekbiri bir etmek ne demektir?
Cemalnur Sargut : Dört tekbiri bir etmek demek; dünyayı terk, ahreti terk, varlığı terk, terki terk demektir. Dünyayı terk demek, “Giyinmeyin, süslenmeyin bir kenara oturun” demek değil. İnsan-ı kamil, özellikle Hz. Şazeli buyuruyor ki: “Giyin, süslen. Allah’ın sana verdiği güzelliklere şükretmiş olursun bu yolla.” O halde güzellikleri ortaya çıkarmak da bir çeşit ibadettir. Dünyayı terkten kasıt, bir kenara çekilip oturmak değil, dünya için çok fazla üzülmeyi terk etmektir. “Yarın ne olacağım? Dün niye bu hatayı yaptım? Çocuğum ne olacak? Demeyi terk etmektir. Teslim olmak, Allah’ın isteklerine teslim olmak, ama gayretine de devam etmek demektir.
Ahireti terk demek, cennet için günah işlemeyi bırakmayı terk etmek demektir. Çünkü Allah, “Beni sevdiğin için benim yapma dediklerimi yapma ey kulum” diyor. Yoksa, mükafatlandırılacağın için değil, diyor. İşte bu makam çok yüce bir makamdır.
Varlığı terk, kendini ortaya koymayı terktir. Ama bu en zorudur. En zoru “ben” demeyi terk etmektir. Kullanırken bile “Ben yaptım, ben ettim” diyoruz. Halbuki neyi biz yapıyoruz ki? Biz birer musluğuz. Musluk Allah tarafından açılmazsa, hangimizden hangi söz zuhur edebilir? Şurada bakıyoruz ne büyük alimler bir anda Alzheimer hastalığına uğradıkları zaman bir anda akıllarını kaybediyorlar. Neye gücümüz yeter ki? Ne var ki elimizde? Midemiz ağrısa konuşamayız, ibadet dahi edemeyiz. Onun için varlığı terk, yüce bir makamdır.
Sonra da bunları terk edince terk edecek bir şey kalmıyor. Her yer Allah kesiliyor. Terki terk ediyor insan, yani her yerde Allah’ı görmeye başlıyor. Bu abdesti alıp, fena-yani yokluk-mertebesini bulduktan sonra ne istersen yap, çünkü o vakit yaptığın işte cehil ve fiilinde günah olmaz diyor Allah. Yani yaptığın işte cehalet olmaz. Her yaptığının bir manası olur ve insanlara tesir eder. Fiilinde de günah olmaz. İşte bu mertebe Allah’la seyir mertebesidir ki, her şeyde ikiliksiz Allah’la olmaktır. Allah’la bir ve beraber olmaktır.
Sabri Babacığım, bu satırları okurken hemen aklıma ramazan ayında yaşamış olduğum olay aklıma geldi. Sizinle de paylaşmış ve derdime derman olmuştunuz. Ne kadar haklı Cemalnur Sargut Hocamız. Diyor ya neyi biz yapıyoruz ki? Ramazan ayında o hal geldiğinde masaya iftar için oturduğumda önümde duran bir bardak suya uzanıp bir yudum içememiştim. Ve o an anladım ki, Allah izin vermeden bizler bir yudum suyu bile kendimiz içemez duruma geliyoruz. Akşama kadar açsınız iftar olmuş bırakın yemek yemeyi içinizden bir damla su içmek bile gelmiyor. Resmen kilitleniyorsunuz. Sonra geçenlerde sabah ezanı okunuyordu. Yattığım yerde bir başım dönüyordu. Kalkmak istedim. Ayakta durabilmek nerde. Her yer dönüyor. Lavobaya gidecek adım atacak gücü bulamadım. Ve anladım ki ayakta durabilmek işe gidebilmek , yapmak, etmek ve en önemlisi ibadet edebilmek için yaşamak için sağlık ne kadar önemli. Ne büyük nimet. Ve başınız dönerken namaz kılabilir misiniz? O yüzden sağlığımız yerindeyken ibadetlerimizi yapmamız gerektiğini bir kez daha anlamış oldum. Meğer yemek yiyebilmek, konuşabilmek, duyabilmek, yürüyebilmek ne kadar yüce bir lütuf. Bizi yaratan, bütün kainatı ve vücudumuzdaki bütün organları bize hizmet ettiriyor. Bu kadar organlar çalışırken bir ses duyuyor muyuz bizi rahatsız eden. Azıcık bir heyecanlandığımızda kalp atışımız bizi nasıl rahatsız ediyor. Ya bu tüm organların çalışırken bu kadar ahenkle sessizce uyum halinde çalışması görevlerini eksiksiz, hiç durmadan gece gündüz yerine getirmeleri düşünülmesi gereken bir şey değil mi? Allah’a gerçekten şükretmemiz gereken o kadar şey var ki, sanki onları biz kendi elimizde gibi görüyoruz, kendimiz yapıyormuşuz gibi geliyor bize. (Sabah kalktım işe gittim yemek yedim işe girdim, benim bir kızım bir oğlum var, evim var arabam var v.s. Bunların aslını düşündüğümüzde ne kadar komik durumlara düştüğümüzün farkına varıyorum. Ne zaman başımıza bir durum geldiğinde , o zaman anlıyorsunuz ki bize ait hiçbir şey yok, Her Şey Allah’a ait.
İşte böyle Sabri Babacığım. Saygıyla ellerinizden öpüyorum. Allah’ım sizi gönlümüzden eksik etmesin. Sizin varlığınız bize güç veriyor. Allah sizden ve tüm gönül dostlarımızdan RAZI olsun..
Cahide