Efendim,

Çocuk yaşta sorumluluk yüklendiğim hayatta, hep bir şeylere ulaşmak heves ve gayesi çabaladım durdum. Önce kendime, sonra eşime ve çocuklarıma, giderek de yakın çevreme yetebilmek için çırpınıp durdum. 30-35 yılım hep böyle geçti. Dur durak bilmedim. Bir de baktım ki, orta yaşlar çoktan geçmiş, yarım asrı geride bırakmışım. Ve hâlâ koşuşturuyorum. Ömrüm hep bu telaş ve koşuşturma ile geçmiş. Neyi, niye yapıyorum, sebebini dahi düşünmemişim. Ama hep bir koşuşturma içinde bulmuşum kendimi. Öyle çok şeyler ihmal etmişim ki. Kendimi tanımadan, dünyayı idare etmeğe kalkışmışım. Ne yaparsam yapayım tatmin olmamışım, yetinmemişim, ne kazanırsam kazanayım yetinmemiş, koşuşturmaya devam etmişim. Hanemize bilerek haram lokma sokmamışım ama, acaba gerçekten helali ve haramı doğru tespit etmiş miyim? Nerden bileyim Efendim, ben daha kendimi tanımıyor muşum ki. Diğer insanları, dünyayı , hele kainatı nerden bileyim? Verdiğim kararların doğruluğundan nasıl emin olayım. Ne olduğumu bilmeden bunları nasıl bilebilirdim ki?

Bir şairin dediği gibi;

“Şeytanın kemendini,
Çöz, bilesin kendini

Şeytan , insanın kendini tanımasına dahi mani. Niye mani oluyor ki şeytan? Niye olmasın ki? Kendini bilen insan günah işler mi? Kendini bilmeyenden de her kötülük sâdır olur elbet. İnsanlara günah işletmek şeytanın görevi değil mi zaten? Dediğiniz gibi Efendim, şeytan şeytanlığını yapacak. Yapmasına yapacak da biz onunla nasıl baş edeceğiz? Biz onu nasıl alt edeceğiz? Eğri ile baş etmenin ilk adımının kendini tanımak olduğunu sizden öğrendim Sevgili Büyüğüm. Allah sizden razı olsun.

Çoğu gönül dostu gibi , yaşama sebebimi öğrendim, sevginin , aşkın gerçek boyutunu öğrendim. Yerimi, konumumu fark ettim.

Ve bize;

“Aşkla inançla bağlanıp hayata
Kederlerden silkininiz
Sımsıcak sevgilerle uzatıyorum ellerimi
Geliniz.”

Dediniz, diyorsunuz. Teşekkürler. Yaşattığınız sevinçler, yaşattığınız heyecanlar, öğrettiğiniz sevdalar için teşekkürler. Bir teşekkür de, sizi tanımamı sağlayan o dünya tatlısı dostuma. Allah, sizden de , O’ndan da razı olsun.

Selam ve saygılarla.

Sayın Sabri Tandoğan'ın cevaben yazdıkları :